Yeter artık Erbaş Hoca
Kur'an'ı yorma bu kadar
İçtihadı etme (!!) boca
Eğrilmiş durma bu kadar
Kıble belli, cihet belli
Artık olsun niyet belli
Sure belli, Ayet belli
Maskeye girme bu kadar
Bırak doğsun, güneş güne
Takılıp da kalma düne
Güzel Dinimiz üstüne
Örümcek örme bu kadar
Çağdaşça yaşa çağını
Kapatma göz kapağını
İyice sil (?!) çapağını
Bulanık (?!) görme bu kadar
*
Sevgili okurlarım;
Şu mübarek ayın üçüncü gününde, yine içimi acıtan, ürperten ve kahreden bir haber okudum. Haber kaynağı; belgelerine ve bilgilerine tereddütsüz inandığım ve güvendiğim araştırmacı, tarihçi, yazar Sinan Meydan'dır.
*
SİNAN MEYDAN;
Diyanet Başkanı'na;
" 'Hutbelerde halifenin adı anılmayacak' kararını, 'Hutbelerde Atatürk'ün adı anılmayacak' biçiminde yorumlayarak halkı yanlış bilgilendirdiniz..!" derken; hutbenin çarpıtıldığını adeta yüzüne vurmaktadır..!!
SİNAN MEYDAN; devam ediyor:
"Geçtiğimiz hafta gazetemizin değerli yazarlarından Saygı Öztürk, Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş'a, 'Hutbelerde Atatürk'ün adı niye yok?' sorusuna; Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş'ın, 'Merhumun kendisi istememiş!' derken; kanıt olarak da 5 Mart 1924 tarihli, Atatürk imzalı bir Bakanlar Kurulu Kararnamesi'ni gösteriyor. Oysa; Cumhuriyet Arşivinde bulunan kararnamenin Osmanlıca orijinalinin günümüz Türkçe'siyle mealinin; “Bundan sonra camilerde hutbelerde isim söylenmeksizin ‘millet ve Cumhuriyetin selamet ve saadetine dua edilmesine' karar kılınmış ve bu karar bütün vilayetlere İçişleri Bakanlığı'nca tebliği için havale edilmiştir.” denildiğini ortaya koyuyor.
SİNAN MEYDAN:
(?!) Ali Erbaş"ın; " 'hutbelerde isminin anılmamasını merhumun kendisi istemiş olması nedeniyle, sonraki süreçte de hiç hutbelere yazılmamış! demenin de ötesine geçerek; 'camilerde hutbede Atatürk'ün adının anılması, bilakis Atatürk'ün kararına uygun hareket etmemek anlamına gelir!' demiş olmasına;
Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş'ın doğruyu söylemediğini, tarihi belgeyi çarpıtıp yanlış yorumladığını" Saygı Öztürk, 29 Mart 2022 tarihli yazısı ile ifade ediyor.
Sinan Meydan;
"Tarihe not düşmek adına, bugün bir kere daha Ali Erbaş'a belgelerle cevap veriyorum" diyor ve şöyle devam ediyor:
BİRİNCİSİ: Osmanlı'da hutbelerde sultan/halifelerin adı okunurdu. Bu bir gelenekti. 3 Mart 1924'te halifelik kaldırılınca, 5 Mart 1924 tarihli bir kararla- çok doğal olarak- olmayan halifenin adının hutbelerde anılmasına da son verildi.
İKİNCİSİ: Özel günlerde bir kişiyi saygıyla anmak için hutbede adının geçirilmesi söz konusudur. Kurtuluş Savaşımızın Başkomutanı ve Cumhuriyetimizin Kurucusu Atatürk'ün 18 Martlar, 19 Mayıslar, 23 Nisanlar, 30 Ağustoslar ve 10 Kasımlar gibi özel günlerde hutbelerde anılması bu cümledendir. Bu tür özel günlerde Atatürk'ün adının hutbelerde geçirilmesini yasaklayan hiçbir “dinsel” veya 'kanun' hükmü yoktur...
Dahası; Diyanet Başkanı Prof. Ali Erbaş, hutbelerde sultan/halifelerin adlarının okunması geleneği ile bazı özel günlerde bir kişiyi saygıyla anmak için o kişinin adının hutbede geçirilmesinin birbirinden çok farklı şeyler olduğunu ayırt edemiyor mu?
“Hutbelerde isim zikredilmesin” denilen
5 Mart 1924 tarihli Atatürk imzalı Bakanlar Kurulu Kararında kastedilen Atatürk Değil,
3 Mart 1924'te kaldırılan Halifelikle birlikte sürgün edilen Halife Abdülmecit'tir.
(BCA, 30.18.1.1-9.15.13.)
Kastedilen ismin halife Abdülmecit olduğunu kanıtlayan belgeler Cumhuriyet Arşivi'nde
olup, Diyanet İşleri Başkanı'nın halka açıklamadığı o belgelerden bazıları:
• 5 Mart 1924 tarihli Bakanlar Kurulu kararı..
• 6 Mart 1924 tarihli bir belgede, hutbelerde artık HALİFENİN ADININ ANILMAMASI istenmektedir.
*
Sevgili okurlarım;
İktidarın yörüngesine girdiği elle tutulur hale gelen Diyanetçi Ali Erbaş'ın, söylemleri ve eylemlerindeki tutarlılığı; "DOĞMAMIŞ (?!) TOPAL ÖRDEK" görünümünde:))?!
Daha ötesi ne olabilir ve bunun üzerine ne denilebilir ki?!..
Naçizane, benim temennim ancak;
"Rabbim bu milleti Erbaş'ın, Tevillerinden, tercümelerinden ve tefsirlerinden muhafaza eylesin" :))?! demekle yetinmektir...
**
Sevgili okurlarım,
Ali Erbaş'ın, bilerek veya bilmeyerek çarpıttığı NİSA SURESİ'nin 43. Ayeti'nin, Abdulbaki Gölpınarlı tarafından yapılmış Türkçe meali özetle şöyle:
"Ey inananlar, ne söylediğinizi bilmeyecek kadar sarhoşken; cünüpken, yıkanıncaya dek namaza yaklaşmayın..!!"
**
Yani görünen o ki; Cumhuriyetin ve ülkenin kurtarıcısı ve kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk'e ve kahraman silah arkadaşlarına bir Fatiha'yı dahi çok gören, hatta lanet okuyacak derecede cüretlenen Ali Erbaş;
NİSA SURESİ'nin 43. Ayetinin, sadece sonundaki "NAMAZA YAKLAŞMAYINIZ..!" kısmını dikkate almakla;
• "OKU BABAN GİBİ; EŞEK OLMA..!" cümlesinde söylenmek istenenle;
• 'OKU; BABAN GİBİ EŞEK OLMA..!" cümlesinden söylenmek isteneni karıştırmış gibi:))?!
Bu gidişle;
Kur'an'ı Azim Şan'da; sadece Fatiha ve Maun Suresinin 7'şer Ayetten oluştuğunu dahi farklı yorumlarsa hiç şaşmayın..!!??
Zira; CÜMLEDE BİR VİRGÜLÜN DAHİ NELERE KADİR OLDUĞUNU HATIRLAMAKTA ZORLANMIŞA (?!) BENZEYEN DİYANETÇİ ALİ ERBAŞ'I FAZLA DA KAFAYA TAKMAMAK GEREKİR diye düşünüyor, "NİYETİ HAYIR OLANIN AKIBETİ DE HAYIRLARA VESİLE OLSUN" demekle noktayı koyalım:))
**