Asıl yaşım dokuz asra dayanır
Ama, kimi yetmişinde kul sanır
Arifi tanıyan, harfinden tanır
Sapkına kar etmez, cümle, kelime
Gah Ali'yim, Gah Hallac'ım, kime ne
Kainatı var edeni unutmam
Mescitlerde "Kul gördülük" saf tutmam
Riya etmem, yalan ile avutmam
İtibarım, akıl ile ilime
Gah Ali'yim, Gah Pir Sultan, kime ne
Kırk türlü eğriye yoran da olsa
Hak eder içerim, haram da olsa
Dostun meftunuyum, viran da olsa
Selamımız olmaz, hin oğlu hine
Gah Ali'yim, Gah Nef'iyim, kime ne
Zarar vermem Rabbim ile kavlime
Hürmetim var, haddin bilen alime
Sırrım açmam, cühelaya, cahile
Şah da olsa boyun bükmem haine
Gah Ali'yim, Gah Dertli'yim, kime ne
Ali Dal 02.09.2023 Ankara
*
Sevgili okurlarım,
55 yıllık yazın hayatımda izlediğim yol, "hakikatler karşısında susan dil şeytandır... Sana niçin yaptığını sorduklarında utanacağın ve yalanlamaya kalkacağın işleri yapmaktan, yazmaktan çekin..." düsturu üzerine olmuştur..
Bu noktadan haraketle, bedeli ne olursa olsun, şimdiye kadar olduğu gibi, bundan sonra da makalelerimi ve dizelerimi (Nesimi, Pir Sultan Abdal, Hallac-ı Mansur ve aynı duruşlu değerlerimizi) düstur eyleyeceğimi bir kere daha ifade etmek isterim.
*
Sevgili okurlarım,
Burada hakikatlerin söylenmesi yolunda Abbasi Halifesi tarafından darağacına çekilen Hallac-ı Mansur'la ilgili olarak özet bilgi sunmadan geçemeyeceğim..!
26 Mart 0858'de İran’ın Tûrk köyünde doğan ve 26 Mart 0922'de ölen Hallac-ı Mansur, Abbasiler döneminde yaşayan büyük İslam sufisidir. Zındıklıkla suçlanması ve uzun süren soruşturma neticesinde Abbâsî Halifesi Muktedir Bi’llâh’ın emriyle, derisi üzülmüş ve idam edilmiştir.
Asıl adı "Hüseyin bin Mansur" olan ve Babasının mesleğinden dolayı “Hallâc” lakabını alan. Hallac-ı Mansur, İran‘daki mezhep çatışmaları nedeniyle genç yaşta Tur’dan ayrılır. Tuster’e gider ve bu yaşlarda tasavvufa yönelir.
Hallâc’ın savunduğu yol; "Vahdet-i Vücud’, yani “Her şey Allah’tandır” cümlesiyle özetlenebilir...
Söylenmesi gerekenleri hicivleriyle yansıtması nedeniyle Abbâsî Halifesi Muktedir Bi’llâh’ın emriyle derisi yüzülerek idam edilir..!
" Ene’l-Hakk” sözüyle tasavvuf tarihine geçen Hallac-ı Mansûr, edebiyatta, "Tanrı yoluna kendini kurban edişin simgesi" olarak bilinir.
Özellikle tasavvuf etkisindeki şairler "vahdet-i vücut" inancını dile getirirken Hallac-ı Mansûr’un adını anarlar...
Bektaşi meydan’ına dâr ya da dâr-ı Mansur adı verilmiştir. Dâr (darağacı) sözcüğü şiirlerde de Mansûr’un adıyla birlikte kullanılır. Onun yolunu izlyenlere de Hallacî denmiştir.
*
Oldukça derine inen ve şumüllü bir konu olan Hallac-ı Mansur, HİÇ'lik ve ENEL HAK" mevzusunu burada keselim ve Hallac-ı Mansur' a ait dizelerden sadece iki bölümle noktalıyalım:
*
Bölüm:1
İnançtaki sadakat kaç yüreğe hediye?
Şaşaasından uzak “hiçlik” arifesinde
Libasında kırk yama hedefi yalnız işâr
Nefse edilen zulme güler son nefesinde
Vuslata bir dem kala anlaşılır mı duçar?Anlaşılır mı duçar derisi yüzülürken
Yeryüzüne yaydığı aşktan bilen olur mu?
Direnişi Hakka mı gönülden üzülürken
Her âlim kâfirlikle ille de suçlanacak
İlle yakacak alaz buz tutan nefesleri
O yüzden susmayacak, Hallac Hallac sesleri
Hallac hallac sesleri, ölümle harman olur..!
*
Bölüm: 2
O’na döneceğini inanman için, ‘O’ndan olduğunu kabul etmen gerek!
(Hallac-ı Mansur)Kaç gönül eğilir de aşk için secde eder
Sema edip yükselir ruhu “En-el Hak” diye
Kaç kişi bu eyleme şirk demez de ya HAK der
Destana konu olan hırkasını savurun!
Köpürmesin o nehir döktüğünüz kan ile
Hepiniz birer birer azalarına vurun!
Ömür denilen yolda bitmiş olacak çile…
Ya divane dediler ya da isyan ahvalin
Çözülemeyen âşık, ah! Ulaşılmayan ehl!
Her âlim kâfirlikle ille de suçlanacak
İlle yakacak alaz buz tutan nefesleri
Her maşuk küllerine üfleyip de anacak
O yüzden susmayacak Hallac Hallac sesleri…
Hallac hallac sesleri ölümle harman olur
Baş koymuştur yoluna leyl-ü nehar hep aşkla
Visalin hayaliyle yürek ilahi meşkte
Nasıl bir sevda ki bu ziyan veriyor akla
Vahdet-i Vücud HALLAC olabilir mi şekte?
*
Sevgili okurlarım,
BU günü de;
"ÜLKEMİN BAŞINDAN AŞMAZDI DERDİ :))?adlı dizelerimle noktalayalım:
"ÜLKEMİN BAŞINDAN AŞMAZDI DERDİ :))?
Zora mı düşerdi, ah mı çekerdi
Ülkemize değer katsaydık eğer
Bizlere bakarak "Heyhat!"mı derdi
Canımızdan özge tutsaydık eğer
İnsandır Kabemiz, Hak'tır kıblemiz
Bu düstura uygun kaldık mı temiz
Barışa davetti, insan sevmemiz
Gönül verip, gönül alsaydık eğer
Hakikati savunsaydık Ali'ce
Yaşasaydık Hacı Bektaş Veli'ce
Gündüzü kovmazdı, zifiri gece
Karanlığa bir mum yaksaydık eğer
Hoyrat davranıldı alın terine
Umutsuzluk çöktü gözün ferine
Hak yiyen günümüz Yezitlerine
Şamarı birlikte atsaydık eğer
Ayrılmazdı saflar, "bizlik ve sizlik"
Sarmazdı vatanı, bunca hadsizlik
Kök salmazdı haramilik, haksızlık
Bugünleri dünden tartsaydık eğer
Fırsat vermeseydik Haccac'a öyle
Solgun bulur muyduk vatanı böyle
"Gören vatandaşın" iki gözüyle
Ufka Atatürkçe baksaydık eğer
Haydar-ı Kerrara bağlayıp özü
Cafer-i Sadıkça deseydik sözü
Vatana kör bakan, mülevves gözü
Bir daha açılmaz yapsaydık eğer
Bugünden başlıyor yarın korkusu
Yetmez mi Yezit'in kurduğu pusu
Etrafı sarmazdı lağım kokusu
Olacağı önce görseydik eğer
Artık daha fazla kaymasın zemin
Yetsin ahuzarı, benim ülkemin
Vatan sevgisiyle yürürdük emin
Gaflete uyanık dursaydık eğer
Ülkemiz bu denli zorda olmazdı
Sabah, akşam ahuzarda olmazdı
Mahkeme, çatlamış arda olmazdı
Teraziyi düzgün kursaydık eğer