BEN, HALLAC-I ALİ DAL'IM 2 - Hatay Söz Gazetesi

BEN, HALLAC-I ALİ DAL'IM 2

  • Yazar :ALİ DAL
  • Eklenme Tarihi :06.09.2023 11:25

Asıl yaşım dokuz asra dayanır

Ama, kimi yetmişinde kul sanır

Arifi tanıyan,  harfinden tanır

Sapkına kar etmez, cümle, kelime

Gah Ali'yim, Gah Hallac'ım, kime ne

 

Kainatı var edeni unutmam

Mescitlerde "Kul gördülük" saf tutmam

Riya etmem, yalan ile avutmam

İtibarım, akıl ile ilime

Gah Ali'yim, Gah Pir Sultan, kime ne

 

Kırk türlü eğriye yoran da olsa

Hak eder içerim, haram da olsa

Dostun meftunuyum, viran da olsa

Selamımız olmaz, hin oğlu hine

Gah Ali'yim, Gah Nef'iyim, kime ne

 

Zarar vermem Rabbim ile kavlime

Hürmetim var, haddin bilen alime

Sırrım açmam, cühelaya, cahile

Şah da olsa boyun bükmem haine

Gah Ali'yim, Gah Dertli'yim, kime ne

Ali Dal 02.09.2023 Ankara

*

Sevgili okurlarım, 

55 yıllık yazın hayatımda izlediğim yol, "hakikatler karşısında susan dil şeytandır... Sana niçin yaptığını sorduklarında utanacağın ve yalanlamaya kalkacağın işleri yapmaktan, yazmaktan çekin..." düsturu üzerine olmuştur.. 

Bu noktadan haraketle, bedeli ne olursa olsun, şimdiye kadar olduğu gibi, bundan sonra da makalelerimi ve dizelerimi (Nesimi, Pir Sultan Abdal, Hallac-ı Mansur ve aynı duruşlu değerlerimizi) düstur eyleyeceğimi bir kere daha ifade etmek isterim. 

*

Sevgili okurlarım, 

Burada hakikatlerin söylenmesi yolunda Abbasi Halifesi tarafından darağacına çekilen Hallac-ı Mansur'la ilgili olarak özet bilgi sunmadan geçemeyeceğim..! 

 

26 Mart 0858'de İran’ın Tûrk köyünde  doğan ve 26 Mart 0922'de ölen Hallac-ı Mansur, Abbasiler döneminde yaşayan büyük İslam sufisidir. Zındıklıkla suçlanması ve uzun süren soruşturma neticesinde Abbâsî Halifesi Muktedir Bi’llâh’ın emriyle, derisi üzülmüş ve idam edilmiştir.

Asıl adı "Hüseyin bin Mansur" olan ve Babasının mesleğinden dolayı “Hallâc” lakabını alan. Hallac-ı Mansur, İran‘daki mezhep çatışmaları nedeniyle genç yaşta Tur’dan ayrılır. Tuster’e gider ve bu yaşlarda tasavvufa yönelir. 

Hallâc’ın savunduğu yol; "Vahdet-i Vücud’, yani  “Her şey Allah’tandır” cümlesiyle özetlenebilir...

Söylenmesi gerekenleri hicivleriyle yansıtması nedeniyle Abbâsî Halifesi Muktedir Bi’llâh’ın emriyle derisi yüzülerek idam edilir..! 

" Ene’l-Hakk” sözüyle tasavvuf tarihine geçen Hallac-ı Mansûr, edebiyatta, "Tanrı yoluna kendini kurban edişin simgesi" olarak bilinir. 

Özellikle tasavvuf etkisindeki şairler "vahdet-i vücut" inancını dile getirirken Hallac-ı Mansûr’un adını anarlar... 

Bektaşi meydan’ına dâr ya da dâr-ı Mansur adı verilmiştir. Dâr (darağacı) sözcüğü şiirlerde de Mansûr’un adıyla birlikte kullanılır. Onun yolunu izlyenlere de Hallacî denmiştir.

*

Oldukça derine inen ve şumüllü bir konu olan Hallac-ı Mansur, HİÇ'lik ve ENEL HAK" mevzusunu burada keselim ve Hallac-ı Mansur' a ait dizelerden sadece iki bölümle noktalıyalım:

*

Bölüm:1

İnançtaki sadakat kaç yüreğe hediye?

Şaşaasından uzak “hiçlik” arifesinde

Libasında kırk yama hedefi yalnız işâr

Nefse edilen zulme güler son nefesinde

 

Vuslata bir dem kala anlaşılır mı duçar?Anlaşılır mı duçar derisi yüzülürken

Yeryüzüne yaydığı aşktan bilen olur mu?

Direnişi Hakka mı gönülden üzülürken

 

Her âlim kâfirlikle ille de suçlanacak

İlle yakacak alaz buz tutan nefesleri

O yüzden susmayacak, Hallac Hallac sesleri

Hallac hallac sesleri, ölümle harman olur..! 

*

Bölüm: 2

O’na döneceğini inanman için, ‘O’ndan olduğunu kabul etmen gerek!

(Hallac-ı Mansur)Kaç gönül eğilir de aşk için secde eder

Sema edip yükselir ruhu “En-el Hak” diye

Kaç kişi bu eyleme şirk demez de ya HAK der

 

Destana konu olan hırkasını savurun!

Köpürmesin o nehir döktüğünüz kan ile

Hepiniz birer birer azalarına vurun!

Ömür denilen yolda bitmiş olacak çile…

 

Ya divane dediler ya da isyan ahvalin

Çözülemeyen âşık, ah! Ulaşılmayan ehl!

Her âlim kâfirlikle ille de suçlanacak

İlle yakacak alaz buz tutan nefesleri

 

Her maşuk küllerine üfleyip de anacak

O yüzden susmayacak Hallac Hallac sesleri…

Hallac hallac sesleri ölümle harman olur

 

Baş koymuştur yoluna leyl-ü nehar hep aşkla

Visalin hayaliyle yürek ilahi meşkte

Nasıl bir sevda ki bu ziyan veriyor akla

Vahdet-i Vücud HALLAC olabilir mi şekte?

*

Sevgili okurlarım, 

BU günü de;

 "ÜLKEMİN BAŞINDAN AŞMAZDI DERDİ :))?adlı dizelerimle noktalayalım:

 

"ÜLKEMİN BAŞINDAN AŞMAZDI DERDİ :))?

Zora mı düşerdi, ah mı çekerdi

Ülkemize değer katsaydık eğer

Bizlere bakarak "Heyhat!"mı derdi

Canımızdan özge tutsaydık eğer

 

İnsandır Kabemiz, Hak'tır kıblemiz

Bu düstura uygun kaldık mı temiz

Barışa davetti, insan sevmemiz

Gönül verip, gönül alsaydık eğer

 

Hakikati savunsaydık Ali'ce

Yaşasaydık Hacı Bektaş Veli'ce

Gündüzü kovmazdı, zifiri gece

 Karanlığa bir mum yaksaydık eğer

 

Hoyrat davranıldı alın terine

Umutsuzluk çöktü gözün ferine

Hak yiyen günümüz Yezitlerine

Şamarı birlikte atsaydık eğer

 

Ayrılmazdı saflar, "bizlik ve sizlik" 

Sarmazdı vatanı, bunca hadsizlik

Kök salmazdı haramilik, haksızlık

Bugünleri dünden tartsaydık eğer

 

Fırsat vermeseydik Haccac'a öyle

Solgun bulur muyduk vatanı böyle

"Gören vatandaşın" iki gözüyle

Ufka Atatürkçe baksaydık eğer

 

Haydar-ı Kerrara bağlayıp özü

Cafer-i Sadıkça deseydik sözü

Vatana kör bakan, mülevves gözü

 Bir daha açılmaz yapsaydık eğer

 

Bugünden başlıyor yarın korkusu

Yetmez mi Yezit'in kurduğu pusu

Etrafı sarmazdı lağım kokusu

Olacağı önce görseydik eğer

 

Artık daha fazla kaymasın zemin

Yetsin ahuzarı, benim ülkemin

Vatan sevgisiyle yürürdük emin

Gaflete uyanık dursaydık eğer

 

Ülkemiz bu denli zorda olmazdı 

Sabah, akşam ahuzarda olmazdı

Mahkeme, çatlamış arda olmazdı

Teraziyi düzgün kursaydık eğer