Ben Nesimi Ali Dal'ım, Haydar'ım
İnsanlığı kuşanırım eğnime
Ben sözü elifçe söyler, yazarım
Haram değmez, dem tattığım dilime
Gah Ali'yim, Gah Nesimi, kime ne
Hakk'a öyle yakınım ki, özümle
Bühtan etmem, görsem dahi gözümle
Anılırım mana yüklü sözümle
Haram değmez, ter sildiğim elime
Gah Ali'yim, Gah Nesimi, kime ne
Ne çıkarım gökyüzüne, yüceye
Ne alçalıp, dönmem özde cüceye
Yalan ile leke sürmem heceye
Nakşederim hakikati dilime
Gah Ali'yim, Gah Nesimi, kime ne
Ahkam kesen sofulardan bana ne
Ben doldurur, ben içerim, sana ne
Günahım, sevabım, aşikarane
Yaradanım karar versin halime
Gah Ali'yim, Gah Nesimi, kime ne
Ali Dal 02.09.2023 ANKARA
*
Sevgili okurlarım,
"Şair-yazar" geçinen birileri peydah olur, Nedim gibi (?!) saraya odaklıdır..! Hanedanın yanlışına da, zulmüne de, istismarına da, israfına da, haremine de, hiddetine de, şiddetine de övgüler dizerler, şarlatanlığın da ötesine geçerek, günlerini gün etmenin dışında hiç bir şey düşünmezler..!
İşte bu tipler ki, kafayı yastığa koyduklarında vicdan ve davranış muhasebesini yapıp kendi kendisini sorgulayamamak ve tekrarında sakınmak gibi erdem göstermezler..!!
Ömürlerini sünepelikle, laklakıyla, şakşakıyla tamamlayarak, son nefesleriyle birlikte ilk unutulanlar ve hiç hatırlanmayanlar sınıfında yer alırlar..!!
Ama Nesimi gibi, Pir Sultan Abdal gibi, Nefi gibi, bedeli ne olursa olsun "derisinin yüzülmesi, darağacına çekilmesi, zindanlara atılması ve prangalar vurulması vs." pahasına da olsa hakikatleri yerinde ve zamanında dile getirmekten asla geri durmazlar..! Bu duruşları, bu bakışları ve bu haykırışları nedeniyle, onlarca asır da geçse unutulmazlar, saygıyla, sevgiyle anılmaya sürdürürler... Yani asla zamana yenik düşmezler...
*
Aynen,
"Har içinde biten gonca güle minnet eylemem
Arabi farisi bilmem, dile minnet eylemem
Sırat-i müstakim üzre gözetirim rahimi
İblis'in talim ettiği yola minnet eylemem
*
Bir acaip derde düştüm herkes gider karına
Bugün buldum bugün yerim, hak kerimdir yarına
Zerrece tamahım yoktur şu dünyanın varına
Rızkımı veren hüda'dır, kula minnet eylemem
*
Oy Nesimi, can Nesimi ol gani mihman iken
Yarın şefaatlarım ahmed-i muhtar iken
Cümlenin rızkını veren ol gani Settar iken
Yeryüzünün halifesi hünkara minnet eylemem"
diyen, 1369'da doğmuş Ali İmadeddin Nesimi gibi...
*
Aynen;
Hızır Paşa bizi berdar etmeden,
Açılın kapılar Şah'a gidelim,
Siyaset günleri gelip çatmadan,
Açılın kapılar Şah'a gidelim.
Bunda bilmeyeni bildirirler mi
Eli bağlı namaz kıldırırlar mı
Yoksa Şah diyeni öldürürler mi
Açılın kapılar Şah'a gidelim.
Diyen;
16. yüzyılda Anadolu'da yaşadığı varsayılan ve hakikatleri haykırma uğruna darağacına çekilen Alevi-Bektaşi Türkmen Âşık Pîr Sultan Abdal gibi...
*
"Nidelüm devr sunarsa sana şerbet, zehri bana
Bu cihan böyle olur gâhi bana, gâhi sana"
diyen;
.. Ve asıl adı Ömer olan, 1572'de Erzurum/Hasankale'de doğup 1635'de İstanbul'da vefat eden, üslubu ve hicivleriyle bütün şairleri etkileyen şair Nef'î gibi...
*
"Dertli dertlerine düşel’den beri
Gahi geri gider gahi ileri
Çağırsan münkiri gelmez içeri
Muhabbete kuru bühtan ederler"
diyen;
Çağının (1772 – 1845) ünü yaygın, kişiliği etkin nadir ozanlardan biri olan, saz çalmanın günah olduğunu söyleyenleri taşlamaya tutan Dertli gibi...
*
"Bir devlet içün çerha temennadan usandık
Bir vasl içün ağyara müdaradan usandık
Hicran çekerek zevk-i mülakatı unuttuk
Mahmur olarak lezzet-i sahpadan usandık"
diyen;
17. yüzyılda, Osmanlı’nın duraklama devrinde yaşamış, idare ve toplumdaki bozukluklara şahit olduğu için didaktik şiirler yazmış, eserlerinde devleti, toplumu ve sosyal hayatı eleştirmiş olan Nabi gibi...
*
"Memleket bitti, yine bitmedi hâlâ sen, ben,
Bize bu hâl ile bizden büyük olmaz düşmen;
Dest-i a'dâdayız Allah içün ey ehl-i vatan;
Yetişir terk edelim gayrı hevâ vü hevesi!"
diyen;
Namık Kemal gibi..
*
"Eylemem ölsem de kizbi ihtiyâr
Doğruyu söyler-gezer bir şâirim
Bir güzel mazmun bulunca Eşrefâ,
Kendimi hicv eylemezsem kâfirim!"
diyen;
Şair Eşref gibi...
*
“Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin,
Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!
Bu harmanın gelir sonu, kapıştırın giderayak!
Yarın bakarsınız söner bugün çıtırdayan ocak!
Bugünkü mideler kavi, bugünkü çorbalar sıcak,
Atıştırın, tıkıştırın, kapış kapış, çanak çanak...”
diyen Tevfik Fikret gibi...
*
"Kime sordumsa seni doğru cevap vermediler;
Kimi alçak, kimi hırsız, kimi deyyus! dediler...
Künyeni almak için, partiye ettim telefon:
Bizdeki kayda göre, şimdi o mebus dediler!"
diyen;
Neyzen Tevfik gibi...
*
Sevgili okurlarım,
Ne zaman Nesimi'yi, Pir Sultan'ı, Nef'i'yi, Nabi'yi, Necati'yi, Dertli'yi, Şair Eşref'i, Namık Kemal'i, Neyzen Tevfik'i terennüm etmiş olsam, günümüz içtimai yaşamın hakikatlerini işlediğim dizelerimle ve yazılarımla birlikte onları özümser, kendimi onlarda görürüm...
Zira, isimlerini andığımız "dobra değerler"in izlediği çizgiyi saptırmadan, ok misali topluma yansıttığım hakikatlerden dolayı, halisane duygular içeren dönüşlerin yanı sıra yargılandığım ve susturulmak ve sindirilmek istendiğime tanık olduğumu hatırlarım..!!??
*
DEVAMI VAR...