Boşadır aramak, boşadır sormak
"Mevcut değil ise" burdayım demez
Çağlayıp akar mı, "olmayan ırmak"
Haritada yoksa, "şurdayım" demez
Şaşmaz hakikate yar olmayanlar
Yalanı mülk sayar, ar olmayanlar
Eveli, ahıri var olmayanlar
"Nere bıraktıysan ordayım" demez
Bu kadar istismar, bu kadar puştlar
Bu kadar hezeyan, bunca sonuçlar
Bu kadar çalmalar, bu kadar suçlar
Aşikar olanlar, "sırdayım" demez
Eğrice söyleyen, eğrice yazan
Ne bilir ibadet, ne bilir ezan
Ayağa düşmüşse, akıl ve izan
Kemalini bulmuş serdeyim demez
*
Sevgili okurlarım,
Bu günkü makalenin başlığını bulmakta, inan hiç zorlanmadım..!
Zira, bir dostun bana gönderdiği bu anekdot, bir zamanlar 'Bayburtlularla kaymakam arasında geçen yaşanmışlığı' çağrıştırdı:))
Şimdi isterseniz önce o anekdota bakalım:
Efendim,
Rivayet odur ki,
Bir profesör konferans vermek üzere salona girer. Ama, içeri girdiğinde, ön sırada oturan seyis dışında salonu bomboş görür...! O an, morali bozulan profesör, konuşup konuşmama konusunda tereddüde düşer ve her ne hikmetse, seyise sorma ihtiyacı hisseder ve:
"-Salondaki tek kişi sensin. Hal böyle iken, sen benim yerimde olsan konuşur musun, konuşmadan çıkar gider misin..?!"
Seyis, profesöre şöyle cevap verir:
"-Hocam ben bu konulardan anlamam. Ama kendi uğraş alanımı esas alarak cevap vermem gerekirse; mesela ben ahıra geldiğimde bütün atların kaçıp bir tanesinin kaldığını görseydim, yine de o tek kalan atı beslerdim..!"
Seyisin bu yorumuna hak veren profesör, konferansa başlar ve konuşmasını uzattıkça uzatır..! Konuşmasını bitirdiğinde kendini biraz rahatlamış gören profesör, oldukça uzun süren konferansını nasıl bulduğunu seyise sorar ve:
"-Konuşmamı nasıl buldun?" der.
Uzun konferans nedeniyle, kendini tutsak gibi hisseden seyis, şöyle başlar sözüne:
"-Hocam, ben sıradan birisi olduğumu daha önce söylemiştim. Ama, gene de kendi ahvalimce cevaplamam gerekirse, bu kadar uzatmazdım..!
O ahırdaki tek ata, elimdeki tüm yemi yedirip de hayvancağızı çatlatmazdım..!!" diyerek noktayı kor...
*
Sevgili okurlarım,
Bu kıssanın ardından, şimdi de "Bayburtlularla kaymakamın" kıssasına kulak verelim:
Oldu bitti küçük bir ilçe olan Bayburt, il olmadan önceki yıllarda, ilçeye bir kaymakam atanır. Kaymakam, önce ilçeyi tanıma turunu tamamladıktan sonra, işe sosyal ve kültürel hizmetlerle başlamayı öngören kaymakam, Bayburt'ta, Bayburtlularla Ankara Devlet Senfoni Orkestrasını buluşturur. İlanlar yapılır ve tüm Bayburtlu hemşehrilerin katılımı yönünde sıkı tembihler yapılır. Vakit, saat gelir. İlçenin tek sinema salonu, Bayburtlularla tıka basa doldurulur. Program başlar, başlar ama, salonda homurtular her geçen dakika daha da yükselir..!! Öyle veya böyle program biter. Bayburtlular, salondan bir an önce çıkmanın derdine düşer..!!
Kaymakam, ertesi gün, ilçeyi dolaşıp, rastladığı vatandaşa, akşam ki operayı beğenip beğenmediğini sorar.
Bayburtlu vatandaşın birinden şu cevabı alır:
"Beyim Beyim, Allah'ın bildiğini kuldan saklamanın alemi yok..! Madem sordunuz söyleyeyim: Bayburt Bayburt olalı, akşamki zulüm gibi zulüm görmedi:))?!"
*
Sevgili okurlarım,
Gelelim günümüz Türkiye'sine...
"Okumamış insanların ferasetine güvenirim ve okumamışları severim" diyebilen ve profesör dr. unvanıyla rektörlük yapan bir anlayışın, 20 yıllık iktidarında, gelinen içler acısı noktayı rakamlarla ortaya dökmekten bir hal oldum..!
Meselenin en trajikomik tarafı ise, bu 20 yılın mesuliyetini, başbakan ve cumhurbaşkanı olarak taşıyan Erdoğan'ın; "Ben Ekonomistim... Faiz sebep, enflasyon sonuçtur" nakaratını tekrarlamaktan bıkmamış olmasıdır..!?
Gelinen nokta;
* 2 milyon diplomalı, 15 milyon da diplomasız ve vasıfsız işsizin olması...
Milyonlarca kepengin kapatılması...
* Sosyal yardımlarla yaşamını sürdüren 30 milyon muhtaç yaratılması...!!
* Cumhuriyetin tüm kazanımlarının 'üç paraya' peşkeş çekilmesi, eğitimin, sağlığın dumura uğratılması...
*Hazinenin boşaltılması, hatta eksi 60 milyar dolar eksiye düşürülmesi...
* Hukukun güvenilmez hale düşürülmesi...
* Tarımın ve hayvancılığın dibe vurması...
* Uçak inmeyen ve müşteri garantili yaptırılan havaalanlarının inşası...
* "Müşteri garantili" Hastaneler yaptırılarak, devletin kıt kaynaklarının heba edilmesi...
Vesaire... Vesaire... Vesaire...
Sevgili okurlarım,
Ülke olarak, seçim sathı mahalline girdiğimiz şu günlerde ve ülke idari, sosyal, hukuksal, refah seviyesi, işsizlik ve her bakımdan dibe vurmuşluk halini yok sayarak, "BEN EKONOMİSTİM, BUNLARIN KAFASI BASMAZ..!" diyebilen ve halen Ekonomistlik diplomasını ibraz edemeyen birinin konferansına, (yağdanlıklar hariç) kaç kişi katılır, bilemem..!!
Günümüz koşullarında, seyisin temini de kolay olmayacağına göre, Bayburtlulara yapılan eziyet misali, boş salona bu kadar eziyet yapmamalı, diyorum:))?!
.. Ve Türkiye'de AKP'yi en çok destekleyen Bayburt'a ve Bayburtlulara: "DİPLOMASINI BULAMAYAN (?!) EKONOMİST"in konferansına ve beraberinde getirdiği orkestrasına hazır olun:)) diyorum..?!