Sevgili okurlarım,
Sayıları üçe, beşe katlayan mabetlerin aksine, ardı arkası gelmeyen İslam, Kuran, fetva istismarlarının, doludizgin sürüşüne baktıkça; Toplumları tevhide davet eden, sosyal ve ahlaki hükümler ortaya koyan ve kurallarla ilahi, ebedi, evrensel ve son din olan İslam Dininin ne denli örselendiği daha da bariz görülmekte..!!
İşin esasında, zamanın ve şartlarına, değişimine bağlı olarak içtihadi yönde bazı düzenlemeler yapılırken de, inanç esasları hiçbir şekilde sorgulanamaz, saptırılamaz, değiştirilemez ve hiç bir zaman kirli siyasete payanda yapılamaz..!
Fıkhi bakımdan, itikadi sorun teşkil etmeyen, günlük hayatla ilgili; evlenme, borçlar ve ticaret gibi bazı toplumsal hükümlerde esneklik olabilir. Cuma günlerinde çalışma yasağı ve daha önce yenilmesi helalken sonradan haram kılınan yiyecekleri buna örnek gösterebiliriz.
Fıkıhta kamu yararı ve toplumsal menfaati gözetmeyi amaçlayan hususlar ve hükümler zamanla değişebilir.
Mecellede yazılı olan “Ezmânın tagayyürü ile ahkâmın tagayyürü inkâr olunamaz” kuralıyla, fıkhi hükümlerin değişebilmesi mümkün olabileceği ifade edilmekte...
HELAL HARAM KURALINI KOYMA YETKİSİ ALLAH’INDIR
Malum olunduğu üzere bazı fetvaların sunuş biçimi insanların dine ve dini değerlere yaklaşımını sorgulatmakta. .! Haliyle insanlarda dinimize karşı antipatinin oluşmasına sebep olunmaktadır.
Özellikle de siyasallaştırılan din kurallarının ve saptırılan fetvaların sosyal medyada paylaşılması, insanların zihinlerinde olumsuz düşüncelerin oluşmasına neden olmaktadır. Bu ise dine oldukça zarar vermektedir.
Mevcut Diyanet Bşk.ca mealen; "9 yaşındaki kız çocuğuna nikah caizdir" denilebilmiş olması; daha önceki aylarda, ne zaman ve kim tarafından yayınlandığı bilinmeyen “kabuklu deniz ürünlerine yönelik fetva” da bunlardan biridir. Kalamar, midye ve ıstakoz gibi ürünlerin tüketilmesinin haram olduğunu dair Hanefi Mezhebi’nce verilen fetva kamuoyuna yansımış, bu da tepkilere neden olmuştu..!
Bir fetvanın kapsama alanının dönemsel olduğunu anlatabilmek daha sıhhatli bir bakış açısı oluşturabilir. Mesela Güneydoğu Asya’da Malezya, Endonezya gibi halkının büyük çoğunluğunun Müslüman olduğu ülkelerde bu ürünler tercihen tüketilmektedir. Hatta ülkemizde ve birçok Müslüman ülkede de çiğ olarak da yenilebilmektedir. Burada önemli olan helal ve haram yetkisinin, sadece Allah’a ait olduğunu kabul etmektir ve asla unutma aktır..!
Allah’ın belirlediği helal ve haram sınırlarını aşmak büyük günahtır. Hatta insanı dinden çıkarmaya bile götürebilmektedir. Bu nedenle fetva verirken şartların gözetilmesi ve kelimeler titizlikle seçilmelidir...
Günümüzde yaşanan ve yaşanabilecek olan problemler tartışılıp, çözüm üretilerek kamuoyuna fetva sunabilmek hedef olmalıdır.
TOPLUMUN MÜŞTEREK BEKLENTİLERİ
Toplumun dini otoriteden farklı beklentileri ve duymak istedikleri şeyler de vardır. Bu tür çıkışlar zaten dinle ve dini değerlerle bağları hayli zayıflamış, kopma noktasına gelmiş insanların dinden soğumasına, dindar insanlarla arasına mesafe koymasına neden olmakta ve sonuç sıkça şahit olunduğu üzere deizim gibi bir sonucu ortaya çıkarmaktadır.
Ötekileştirmeden, kucaklayan bir din algısının temsilcisi olma yönünde gayret sarf edilmeli, bir camiaya hapsolmaktan kurtularak herkesin kendini bulabileceği bir Aanlayış tercih edilmelidir.
İnsanlara, dini değerler anlatılırken adaletten ve iyilikten söz edilmeli, zulüm, istismar, israf, kayırma, rüşvet ve yalan gibi temel ahlaki değerlerle birebir ilişkili problemlerden de söz edilmelidir. Bu tür alanlarda lafı eğip bükmek, kimseye fayda etmez.
Elbette zulmün açıkça işlendiği bir yerde susmak; "çakma" fetvalar vermeye yeltenmek, dinin toplumsal değerlerinde oldukça sıkıntı verir.
Konu seçiminde mevcut yapının siyasi söylemine paralel hususların (?!) ön plana çıkartılması, bir yerlere mesaj vermeye yönelik olunması ve ispatlanmamış alanda dini vecibeymiş gibi sözler sarf edilmesi toplumda sorun oluşturmaktadır.
O nedenledir ki, konuda yetkin olmaksızın, fetva vermeye kalkışmak, dine ve dini değerlere zarar vereceği iyi hesap edilmelidir.
Toplumun büyük bir çöküşle karşı karşıya olduğu bu dönemde özellikle de din alanında görev üstlenen kişilerin herkesten çok daha fazla sorumluluk bilinciyle hareket etmesi beklenmektedir.
Seçim sathı mahalline girdiğimiz şu günlerde, bilhassa da Diyanet diliyle yanlı siyaseti çağrıştıran alanlarda fetvalar sıralamak, dinde ve dindarda faydadan çok olumsuzluk yaratılacağı dikkate alınmalı ve toplum güveni zedelenmemelidir..!