KIZIL SULTAN ABDULHAMİT, UZUN SULTAN ERDOĞAN! - Hatay Söz Gazetesi

KIZIL SULTAN ABDULHAMİT, UZUN SULTAN ERDOĞAN!

  • Yazar :ALİ DAL
  • Eklenme Tarihi :26.05.2022 08:06

Kızılsultan abdulhamit, Uzun Sultan Erdoğan'a

 

İstibdadı devreylemiş, halef, selef olmuş gibi

Tarih diye mavalları (!!) yutturmaya kalkar bana

Aynı çağda yaşamış ve bir yastıkta õlmüş gibi

 

Kırk neşteriyle cerrah yetmez; ikiliyi ayırmaya

Dersiniz ki "yapışıklar"; aynı hamur, aynı maya

Tarih diye anlatırken, devam eder bağırmaya

Akort edilmemiş sazı, gürültülü çalmış gibi

 

Siyam ikizi gibiler, (?!) anlayışta ve insafta

Zinhar sınır tanımazlar (?!) istibdatta ve israfta

Aynı imam arkasında, ikisi bir aynı safta

Vakit namazı yerine, hep "nafile" kılmış gibi

 

"Varsa, yoksa sarayımız, gerisini boş ver" derken

Ballı manda yoğurdunu, ejder meyvesiyle yerken

Sadakalık vatandaşa, "şükür" tavsiye ederken

Ekonomist geçinirler (!) tahsilini almış gibi

 

Sevgili okurlarım;

Her dõnemin, tarih cahilleri ve saptırıcı safsatacıları olmuştur..!!

Bunların işi, uğraşı hakikatleri saptırmak ve tarihi tarih olmaktan çıkartmaya çalışmaktır.

Adeta, günümüzün saray beslemeli, yazar, çizer gõrünümĺü, adama bener (?!) medya maymunları gibi..!!

Hangi çağ, hangi dõnem olursa olsun; Kıvançla  anılan tarihin akışı ile o dõnemin ülke yõnetenlerìnin, hakikatlere bakışları, õngõrüleri, ülke ve bayrak sevdaları, hak, hukuk ve adalet anlayışları ve şahsi ikballerden ziyade ulusal ikbali õzümseyişleri ile doğru orantılı tecelli eder...

Uğruna can feda ederek, tarih yapanların, zafer kazananların, bu kahramanlıkları yansıtanlar, doğru ve tam yansıttıklarında bunun adı tarih olur: aksi halde safsataya dõnüşür..??!!

*

Hale bakar mısınız?!

Bu ülkeyi "TEK ADAM ISTİBDAT USULÜ"ile 20 yıldır yõnetmekte olan partili Cumhurbaşkanı Erdoğan; adeta malzeme tükendiğinde, veya atacak barutu kalmadığında; sõylemini ya türbana, ya ezana, ya Kuran'a, ya namaza, ya Ayasofya'ya veyahut da ABDULHAMİT'e bağlayarak, milliyetçi muhafazakar gõrüntüsü vermeye kalkışır..?!

Yine õyle oldu...

Adana'da AKP Gençlik õrgütününün düzenlediği etkinlikte konuşurken. sõzü Abdülhamit dönemine getirerek; mealen şõyle seslenir:

 

"Osmanlı'yı 33 yıl yõneten ve ülke topraklarından bir karış dahi vermemiş olan Sultan Abdülhamit Hanı yanlış anlayanlar var..!"

*

Buradan mal bulmuş mağrıbi gibi neredeyse satmadık cumhuriyet kazanımları bırakmamış olan ve 20' ye yakın Ege adasına Yunan bayrağının çekilmesini ve Süleyman Şah Türbesini ülke topraklarından içeriye kaçırmayı õnemsemeyen Erdoğan Sultan'a bir kere daha sormuş olalım:

 

"Muhterem, sizin hiç mi tarih danışmanınız yoktur; hiç mi tarihi aslına uygun bir şekilde hazırlayıp size metin olarak sunacak tarih danışmanınız bulunmaz ve her defasında, her yanı yanlış cümle kurdururlar..??!!"

 

"Osmanlı'yı 33 yıl yõneten ve ülke topraklarından bir karış dahi vermediğini ifade ettiğin Sultan Abdülhamit'in"; bir karış değil; bilakis iki Türkiye büyüklüğünde (1 milyon 596 bin 806 km kare) toprak kaybettiğini; Cumhurbaşkanlığı Tarih Danışmanı Murat Bardakçı'nın da doğruladığı harita üzerinde gõstermeye çalışalım:

 

Bulgaristan 1908 yılında

Yunanistan 1908 yılında

Sırbistan 1878 yılında

Arnavutluk 1878 yılında

Karadağ 1878 yılında

Romanya 1878 yılında

Girit 1913 yılında

Libya 1912 yılında

Tunus 1912 yılında

Bosna 1878 yılında

Kıbrıs 1878 yılında

Mısır 1882 yılında

...............................

Kaybedilen Toplam toprak: 1 milyon 596 bin 806 km kare...

Yani 2 Türkiye büyüklüğünde...

*

Sevgili okurlarım;

Sevr antlaşması ile Osmanlı toprak kaybetmeye devam edip Orta Anadolu'ya sıkıştığı oldukça zor bir dõnemde Hızır gibi yetişen Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve vatansever kahraman silah arkadaşları, büyük bir ferasetle, sarsılmaz kararlılıkla giriştikleri yılmaz mücadele sonucu; işgalcilerle oturdukları masada; sergiledikleri sağlam duruş neticesinde; Serv'i yırtıp attırırken; aynı zamanda Ülkenin sağlam tapusu diye tanımlanan Lozan Antlaşması imzalanarak bugünkü Türkiye'nin sınırları kazanılmış oldu.

Bilerek ve kasten tarihi çarpıtanlar, artık şunu bilmeliler:

"Gerçekleri tarihçiler ve tarih yazar, safsataları ve çarpıtmaları ise istibdatçılar..!!"

BU KADAR NET, BU KADAR AÇIK...