YUNANİSTAN KARASULARININ 12 MİL’E ÇIKARILMASI MESELESİ VE EGE’DE KITA SAHANLIĞI SINIRLARI BELİRLENMESİ…
Yıllardır Türkiye’nin çeşitli karşı çıkışlarına rağmen sürdürülen Yunanistan Karasularının 12 deniz miline çıkarılması tartışmasına da değinen Gürpınar, bunun sonucunda Ege Denizi’ndeki çıkar dengelerinin de Türkiye aleyhine orantısız bir şekilde değişeceğini vurguladı. Gürpınar bu konuda şunları ifade etti: “Şu anda, sahip olduğu birçok ada sebebiyle, Yunanistan’ın karasuları Ege Denizi’nin yüzde 40’ını oluşturmaktadır.
Karasularının 12 deniz miline çıkarılması durumunda bu oran yüzde 70’e yükselmektedir. Bu durumda açık deniz büyüklüğü yüzde 51’den yüzde 19’a düşerken, Türkiye’nin karasuları da Ege Denizi’nin yüzde 10’undan daha az kalmaktadır. Ege’de Türkiye ve Yunanistan’a ait kıta sahanlığının sınırları henüz belirlenmemiştir.
Şu anda ne Türkiye ne de Yunanistan Ege’de 6 deniz mili mesafesindeki karasularının ötesinde, sınırlandırılmış bir deniz yetki alanına sahip değildir.
Dışişleri Kaynaklarının belirtiğine göre Ege’ye ilişkin bir başka temel sorun, bazı coğrafi formasyonların yasal statüsüne ilişkindir. Ege sorunlarının dördüncüsü, Yunanistan’ın uluslararası hukuka aykırı olarak ulusal hava sahasının 10 deniz mili genişliğinde olduğunu iddia etmesi ve Uçuş Bilgi Bölgesi (FIR) sorumluluğunu istismar etmesidir. Ege sorunlarının beşinci kategorisi Arama Kurtarma (SAR) Faaliyetleriyle ilgilidir. Türkiye tüm sorunların bir bütün olarak ele alınması gerektiğine inanmaktadır ve Ege sorunlarının Uluslararası Hukuka uygun olarak barışçıl yöntemlerle çözülmesi için çalışmaktadır.”
BİR SONRAKİ AŞAMA ULUSLARARASI TAHKİM MAHKEMESİ…
Bir sonraki aşamada konuyu Londra Uluslararası Tahkim Mahkemesi’ne (LCIA) taşıyacağını belirten Gürpınar; bu mahkemenin herhangi bir yaptırımının olup olmayacağı şeklindeki soruyu ise Yunanistan ve Türkiye’nin de bağlı olduğu anlaşma ile bu mahkemenin kararlarının uygulandığını belirterek, LCIA’nın, milletlerarası bir tahkim kurumu olduğunun altını çizdi. Kendisinin kamuoyunda Turancı Lider olarak tanındığını belirten Kemal Gürpınar, amaçlarının Türk Hükümeti ve devlet politikaları dahilinde kan dökülmeden adaların Yunanistan işgalinden kurtarmak olduğunu söylüyor.
Yunanlıların işgalini sürdürdüğü 18 adamızın tahliyesi yönünde Yunanlılara karşı “OLUMSUZ SAHİPLENME” davası açıp, nota vererek hukuk mücadelesi başlatan Kemal Gürpınar, AKP TEK KİŞİLİK İKTİDARI'nın, ortaya koyamadığı duruşu, bir Türk olarak gösterip, takdire şayan bir duyarlılık sergilemiştir.
Türkiye'de yaşayan Türk olarak, ülkem adına Sayın Gürpınar'a teşekkür ediyorum...
Sayın Gürpınar, Yunanistan’a “Nota” vermesinin nedenini şöyle açıklamakta:
“’Birleşmiş Milletler Antlaşması'na,
BM. Teşkilatına uluslararası anlaşmazlıklara hakemlik ve hukuki antlaşmalar (Madde 33) çerçevesinde barışçıl çözümleri bulma ve uluslararası hukukun gelişimini ve tedvinini destekleme (Madde 13) görevi vermiştir. Yıllar boyunca, Birleşmiş Milletler 500’den fazla çok taraflı anlaşmanın ortaya çıkmasını sağlamıştır.
Söz konusu anlaşmalar ülkeler arasında geniş ortak yaklaşıma işaret etmekte ve anlaşmaları ihlal eden ülkelere yasal kısıtlamalar getirebilmektedir. Yunanistan’ın Türkiye Cumhuriyeti devleti ve Türk milletine ait adaları hukuksuzlukla işgal ederek bir tür “olumsuz sahiplenmeye” kalkışmasının, Birleşmiş Milletler’in görev alanına girdiği münasebetiyle verdiğim nota, Yunanlıların ‘olumsuz sahiplenme’ de 12 yıl süresini de hukuki olarak bozmuştur.”
Sayın Gürpınar şöyle devam ediyor: “Olumsuz Sahiplenme” yoluyla işgal edilen mülkiyet, 12 yıllık süre içinde herhangi bir şekilde karşı çıkılmadığı takdirde sahiplenenin lehine sonuçlandığını dikkate alarak müdahil oldum.."
Sayın Gürpınar'ın verdiği “NOTA” sadece Yunanistan'a değil, BM'YE VE AVRUPA PARLAMENTOSU’NA DA iletilmiş...
Sayın Gürpınar bu hususu şöyle açıklıyor: “Ben Notayı sadece Birleşmiş Milletler Genel Sekreterliğine vermedim. Avrupa Birliği Parlamentosu Başkanlığına ve Yunanistan Savunma Bakanlığına da verdim. Amacım ‘3. Dünya Savaşı’nın önüne geçmektir. Birleşmiş Milletler Genel Sekreterliği ile Avrupa Birliği Parlamentosu Başkanlığı’ndan 3. Dünya savaşının önlenmesini istedim. Ancak Yunanistan Savunma Bakanlığı’na Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve Türk milletine ait işgal ettiği adaları bir an önce boşaltmasını, bu adalardaki askerlerin ve sivillerin tahliye edilmesini istedim.”
KEMAL GÜRPINAR'IN EGE DENİZİNDE YUNANİSTAN’IN İŞGAL ETTİĞİ 18 ADA İLE İLGİLİ DİĞER HUSUSLAR:
Türkiye ve Yunanistan arasındaki deniz sınırına dair bir anlaşmayla belirlenmeyişinden istifade eden Yunanistan’ın Ege Denizi’nde bulunan 18 Türk adasını işgal ettiğine ve adalarda yapılan askeri tahkimata dikkat çektim,
YUNANİSTAN'IN İŞGALİNDEKİ 17 ADA:
“Koyun, Hurşit, Formoz, Eşek, Nergizcik, Bulamaç, Gavdos, Kalolimnoz, Sakarcılar, Koçbaba, Ardacık, Dhia, Dionisades, Gaidhouronisi, Koufonisi, Keçi ve Venedik kayalıkları”
Ege Denizi’nde Yunanistan tarafından işgal edilen 18’inci ada, Marathi Adası’nın, 1933’te Türk Hükümetince Milletler Cemiyeti’ne başvuruda bulunularak “Türk Adası” olarak ve ismen tescil ettirildiğinin de ortaya çıkmış olduğunu belirten GÜRPINAR: bu konuda şunları kaydetti:
“Oysa şu anda, hem Türkiye hem de Yunanistan karasularının Ege Denizi’ndeki genişliği 6 deniz milidir. Türkiye’nin ve Yunanistan’ın Ege Denizi’ndeki sahillerinin coğrafi konumu birbiri ile yan yana ve aynı zamanda karşı karşıyadır, bu da bir sınırlandırmayı gerekli kılmaktadır. Deniz alanlarının kesiştiği ya da bir noktada birleştiği yerlerdeki yakın ya da karşıt konumlar arasında bulunan deniz alanları sınırlarının anlaşmayla belirlenmesi, uluslararası hukukun temel bir kuralıdır.”
EGE'DE ÇIKAN SORUNLAR, YUNANİSTAN'IN ULUSLARARASI ANLAŞMALARI YOK SAYMASIYLA BAŞLAMIŞTIR..!?
“Yunanistan’ın sebep olduğu Ege sorunlarının başında 1923 Lozan Antlaşması, 1947 Paris Antlaşması ve konuya ilişkin diğer uluslararası belgeler çerçevesinde Doğu Ege Adaları’nın silahsızlandırılmış statüsü gelmektedir” diyen Gürpınar, “Yunanistan bu anlaşmaları hiçe sayarak işgal ettiği adaları silahlandırmaktadır” dedi. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu‘nun Türkiye ile Yunanistan arasında Ege’de birbirleriyle bağlantılı bir dizi sorun bulunduğunu vurgulamış olduğuna da dikkat çeken Gürpınar, Bakan Çavuşoğlu’nun söylediklerini de “Ege’de bazı adacık ve kayalıkların aidiyeti ve bununla bağlantılı olarak Türkiye ile Yunanistan arasında uluslararası anlaşmayla tespit edilmiş deniz sınırlarının olmayışı da bu sorunlar arasında yer almaktadır" demektedir.
Sevgili okurlarım;
Görülüyor ki, Ege'de Türkiye-Yunanistan sınırlarına yönelik uluslararası anlaşmalarda bağlayıcı hükümlerin yer almamış olması, Yunanistan'ın Ege'deki istismarına kapı aralamaktadır.!?
"NEREYE KADAR? "derseniz, söyleyeyim:
Uluslar arası sorunlar, tarihin hiç bir döneminde; tek taraflı ve tutarsızlık hali ile çözülmemiştir..!! Kaldı ki; Kurtuluş Savaşını ve Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü kast ederek;" KEŞKE YUNAN GALİP GELSEYDİ.!? " diyebilmiş bir meczuplar ( FESLİ KADİR MISIRLI'yı evinde tavaf etmiş ve sarayda ağırlamış bir zihniyetin basireti, stratejisi ve feraseti ile "YUNAN'IN İSTİLA ETTİĞİ 18 ADALAR VE KITA SAHANLIĞI MESELESİ " asla çözüme kavuşturulmaz !!
TEK YOL, ÜLKENİN ÇIKARLARINI ÖNCELEYEN BİR ANLAYIŞIN MUTLAKA İŞ BAŞINA GELMESİ ŞART OLMUŞTUR!!
Vesselam !!
İçi çürük karpuzun, sağlam çıkmaz dilimi...
Orta çağdan kalanlar (?!) inkar eder ilimi...
Acem halısı diye, seçer yırtık kilimi...
Aldanır, zarar eder, ferasetten habersiz...
Hukukunu bilmeyen, menziline erimeyen...
İleriyi sezmeyen, doğru karar vermeyen...
Kendi istikbalinden ötesini görmeyen...
Hesabını yapmaktan, isabetten habersiz...