Tevil ile yargılamak
Hukuku sele vermektir
Düzü tersten algılamak
Öfkeyi dile vermektir
"Doğmamışın" bayılması
"Doğmuş gibi" sayılması
Hakikatten cayılması
İffetli züle vermektir
Suçlanılmaz belediye
"Bizden değilsiniz" diye
İstismar eden kişiye
Hukuku köle vermektir
Gördüğüne suçlu demek
Adaleti "çiğ çiğ" yemek
Hakikati fark etmemek
Vahayı çöle vermektir
*
Sevgili okurlarım,
Rabbim, hiç kimsenin izanını, insafını ve ferasetini elinden almasın..!
Bu dileğimiz, aynı şekilde, devlette de, kurumda da itibar görmesi, en halisane temennimizdir...
Ama ne çare ki, düşünce, kanaat ve niyet kirliliğinin baş gösterdiği anlar da olmuyor değil..?!
Bu durumda ise; "HAKKIN, HUKUKUN VE ADALETİN" istismarı, zaafa uğratılması kaçınılmazdır.!!
Hal böyle olunca da, gücü elinde bulunduran "siyasi iradesizlikten"; ülkeyi kasıp kavuran ekonomik krize, sosyal ayrıştırılmışlığa, tarımda ve hayvancılıktaki dibe vurmuşluğa, sağlıktaki, eğitimdeki dezenformasyona, bilhassa da işsizlikteki kör kuyunun kapatılmasına çare bulmak gibi bir beklentimiz olamaz..?!
Peki "siyasi iradesizliğe" evrilen "AKP ŞAHSIN İKTİDARI" nelerle günü kurtarmaya çalışmakta..??!!
Neler neler yok ki:))?!
*Ekonomik başarısızlığı, "NASS"la masumlaştırmaya çalışmakta...?!
*Pahalılığı, işsizliği, aşsızlığı, yüksek enflasyonu ve hazinedeki "DERİN OBRUKUN" ürkütücülüğünü gözlerden kaçırmak için, milletin dikkatini "NEBATİ'NİN IŞILTILI GÖZLERİNE" çekmeye çalışmakta..?!
Demokratikleşmesi, sosyal, hukuk devletini polis devletine dönüştürmekle birlikte,
adeta cahil cesaretiyle hareket edip işi, "BENİM YANLIŞLARIM SENİN DOĞRULARINI DÖVER" anlayışı ile korku salmakta ve tartıyı, teraziyi hepten salıvermekte..?!
Sevgili okurlarım,
Bozulan toplum düzeninin, güven duyulmaz hale getirilen hukukun ve önemsenmez olan sosyal değerlerin örselendiği günlerden geçme hali bu olsa gerek..??!!
*
Fazla değil, günümüzden 50 yıl önce; "Aklı, ilmi ve hukuku" esas alan ATATÜRK'ün Türkiye'sinde, bu günleri göreceğimizi söyleselerdi inanın "deli saçması" diyerek güler geçerdim:))
Ama ne talihsizliktir ki, günümüz Türkiye'sinde yaşanan ve yaşatılan garabetler, başka şeyi çağrıştırmıyor..!!??
*
Bu girizgahla yetinerek asıl konumuza dönelim:
Efendim;
Eşsiz devlet büyüğü ve diplomasi dehası Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün, tarihi tembihlerinden biri de mealen; emperyalist ülkelerle, bilhassa da Araplarla ve Ruslarla olabildiğince mesafeli olunması diplomaside dikkat edilmesidir. Her zaman olduğu gibi yine haklı çıktınız...
Şöyle ki;
20 yıldır, "AKP TEK KİŞİLİK ŞAHSIN İKTİDARI"; tarafından yönetilen ülkemde; zararına satan işportacı usulüyle (?!) izlenen sığ diplomasi sonucu 910 km. ile en uzun sınır komşumuz olan Suriye'de; küresel güçlerin, "demokrasi" getirmek vaadiyle (BOP) adı altında ve "Arap baharı" sloganı ile sahneledikleri entrikanın figüranlığına, hesap kitap yapmadan, balıklama atılan Türkiye; devam eden kör döğüşünde en büyük faturayı ödemektedir..!!
Bu savaşın, ateşinden kaçarak Türkiye'ye sığınan takribi 5 milyon Suriyeli sığınmacı başta olmak üzere iki milyonu aşan Afganlı'nın, bir o kadar Somalilinin, doluşmalarıyla, ülke adeta mülteciler kampına dönüşüverdi..!!
Geçen 11 yılda, sığınmacı Suriyelilerde yaşanan doğum artışları, (doğan 4 çocuğun 3'ü Suriyeli) ülkede sosyal risk oluşturmaya başlamış olmasına dikkat çekmek üzere, Hataybüyükşehir Belediye Başkanı Doç.Dr. Lütfü Savaş'ın yaptığı açıklamaları, iktidar cenahında soruşturma konusu edilmiştir..!? İçişleri Bakan Yrd. İsmail Çataklı tarafından soruşturma açılması ve Başkan Savaş'ın cezalandırılması, öngörüsüz diplomasi neticesinde, mülteci kampına dönüşen ülkemde ve bilhassa da sınır illerinde yaşanmakta olan sosyal, ekonomik, güvenlik ve ticari anlamda ki olumsuzlukları asla ortadan kaldırmaz..!!
Acı da olsa maddi ve manevi anlamda ağır bedellerin ödenmesine neden olan hakikatlerin açıklanması; devlet sırrı olamayacağı gibi, bilakis toplumdan gizlenmesi suç teşkil eder..!!
İçişleri Bakanlığı'nın; bu gibi tartışmalarla zaman öldürmek yerine; müzmin hal almış ve giderek de ulusal soruna dönüşmüş "sığınmacı meselesi"ne kalıcı çözüm yolları bulunulmasında yoğunlaşılması daha isabetli olurdu..!!
HBB Başkanı Doç. Dr. Lütfü Savaş'ın; "Hatay'da Suriyelilerin gelecekte demografik yapıyı ciddi derecede olumsuz etkileyeceğine" dikkat çekmesi; hukukla izahı zor gibi görünüyor..!!
Eğer ülkede, demokratik, sosyal ve hukuk ilkeleri halen geçerliyse, "sığınmacı ve mülteci meselesi" medeni atmosferde iktidar-muhalefet birlikte ve çok yönlü ele alınmalıdır..!!
..Ve bilhassa kısır çekişmelerden, mesnetsiz suçlamalardan vazgeçilmeli ve Başkan Savaş'ın toplum hizmetine, kent hizmetine yönelik çalışma temposunu yavaşlatmak yerine destek verilmelidir...
Bu çağrımın, Hataylının ortak sesi bilinmesini, Hatay'da ikamet eden bir Hataylı olarak yaptım..!! NOKTA..!!
*
Haksız, hukuksuz gidişler
Hesap şaşıran İbişler
Deli güldüren bu işler
Yakayı ele vermektir
Alavere, dalavere
İtham eylemek hiç yere
Bile bile, göre göre
Gerçeği fala vermektir
HATAY'ı hata anlamak
Kotayı g.te anlamak
Beriyi öte anlamak
Fırat'ı Nil'e vermektir
Yenilir türlü naneler
Say say bitmez; neler neler
"Fırsat bu fırsat" demeler
Yargıyı yele vermektir