Sevgili okurlarım,
İnsanı insan yapan, ne tacı, ne tahtıdır
Her iki dünya için, hak, hukuk, ahlak gerek
Tevazu, edep, saygı kulda hassas tartıdır
İnsanı erdemiyle, özüyle tartmak gerek
Bukalemun misali, (!) değiştirip rengini
Dünyanın merkezine koymak değil kendini
Kibir, kin, benlik bozar, insanlık ahengini
İlahi mahkemeyi, hesaba katmak gerek
Tek hükümdar olsanız, şu direksiz cihana
Vakit, saat gelince fayda eylemez (!) sana
Ne verdin, neler kattın, bu dünyaya, vatana
Sağlayını yaparak (!) icmale bakmak gerek
Cumhuriyet köyünde, şahlık, krallık oimaz
Kibir sinmiş faniyi cehennem dahi almaz
Diktatörlük, sultanlık, kimseye baki kalmaz
Adaletsiz sarayı, külliyen yakmak gerek
Asalet aranılmaz, Ebu Cehil soyunda
Yılan tıyneti vardır; mel'un Yezit huyunda
İhanet ağır basar, entrikalı (?!) oyunda
Gafletten uyanarak, ayağa 'kalkmak' gerek
"Şüpheli abdest" ile, "uydurulan" din ile
Müminlik taslanılmaz; buğuz ile kin ile
Cennette yer vermezler, hinlik ile hin ile
İnsan olma halini, anlatmak, yapmak gerek
Bugünkü yazımızın konusunu, ölümü bir kez olsun hatırına getirmeyen, kendilerini dünyanın merkezine koyan, bu yönleriyle bencillikleri bıkkınlık veren ve günümüzde görmekten de bir hal olduğumuz insan tiplerine, yaşanmış veya yaşanması muhtemel kıssalarla da örnek vererek nasihate ve telkine ayırmak istedim. Zira bu tipler, çekilmez olduklarında, görüntü kirliliği oluşturmaktalar..!!
Girizgahı kıssa ile yaparak başlayalım...
KISSA 1:
MAHO AĞANIN EN ÖN TUTKUSU:
Efendim, memleketin birinde "EN ÖN TUTKUSU" olan bir ağa varmış...
Bu ağa, düğünlerde en önde...
Bayramlarda en önde...
Törenlerde, açılışlarda en önde...
Ne var ki, camilerde en ön safta da olsa, safın bir gıdım ilerisine de geçse yine de imamın gerisinde kaldığını görüp geriye düşmeyi bir türlü kabullenemiyor...
Ama ne var ki, son nefes hakkını kullanan MAHO Ağa, vefat ediyor... Ve sağken imamın önüne bir türlü geçemeyen Maho Ağa, musalla üzerinde ve cenaze namazı esnasında imamı geriye düşürmeyi başarıyor..!! Ama bedenen en önde bulunmanın ötesinde başka şey düşünememiş olan MAHO Ağa, insancıl, vicdanlı, mütevazı ve empati yapma gibi erdemleri içselleştirmeksizin yalan dünyayı terk ediyor..!!
*
KISSA 2:
KUTSALLIĞIN KİBİRİ:
Zen rahibi gerçeğe giden yolu bulabilmek için on yılını bir mağarada meditasyon yaparak geçirmişti. Bir öğleden sonra mağarasında dua ederken içeriye bir maymun girdi. Rahip konsantre olmaya uğraşıyordu ama maymun iyice yanına yanaşmış, ayağından sandaletini almaya çalışıyordu.
‘Kahrolası maymun!’ dedi rahip. ‘Neden dualarımı bölüyorsun?’
‘Karnım aç’ dedi maymun.
‘Git buradan! Tanrı’yla iletişim kurmamı engelliyorsun!’
Maymun cevap verdi:
‘Benim gibi zavallı bir yaratıkla bile iletişim kuramazken Tanrı’yla nasıl iletişim kurabilirsin ki’ dedi...
*
KISSA 3:
KİBİR VE TEVAZU:
Hindistan Sultanı Mahmut Gaznevi, Delhi de, orduları ile giderken, bacası tüten bir kulübe görür, içeriye girer, bakar ki Ebul Hasen Harkani hazretleri, kitapları ve talebeleri ile ilgilenir, Sultana ilgi göstermez. Sultan ise, bu duruma çok öfkelenir; fakat belli etmeden der ki:
– Hoca
– Ne var?
– Hocan Bayezid-i Bistami nasıl birisi idi?
Ebul Hasen Harkani hazretleri, hocasının adını duyunca der ki:
– Hocam öyle bir zat idi ki, müslüman olmayan bir kimse yüzüne baksa, iman ile şereflenirdi.
– Bu ne biçim söz? Peygamber efendimizi Ebu Cehil ve diğer müşrikler gördü, imana gelmedi, senin hocan Peygamberimizden daha mı büyük ki yüzüne bakan imana geliyor?
Ebul Hasen Harkani hazretleri şu cevabı verir:
– Ebu Cehil ve diğer müşrikler, Peygamberimizi Ebu Talibin yetimi olarak gördüler, BİR türlü peygamber olarak göremediler. Hocam Bayezid-i Bistami hazretlerinin yüzüne, bir ateist veya Yahudi baksa iman ile şereflenirdi.. " dedi..
Bu ifade, sultanın hoşuna gider ve memnun olarak ayrılır. Ebul Hasen Harkani hazretleri Sultanı dışarıya kadar uğurlar. Sultan şaşırıp der ki:
– Seni anlayamadım, geldiğimde kibrinden (!) yüzüme bile bakmadın; şimdi ise dışarıya kadar uğurluyorsun. Sebebi nedir ki?
– "Gelirken kibirle içeri girdin, giderken tevazu ile gidiyorsun, şimdi güzelleştin.." der.
Bunu duyunca kendinden utanan rahip özür dilemek zorunda kalır...
*
Sevgili okurlarım,
Görülüyor ki, "KİBİR, BENLİK, BÜYÜKLÜK" gibi marazlı davranışlar, hangi devirde ve hangi zamanda yaşanırsa yaşansın, hüsnükabul görememekten..!!
Eee o zaman, günümüzün "KİBİR ABİDELERİ"nin, şapkayı öne koyup kendilerini gözden geçirerek, bir an önce rehabilite olmaları gerekmez mi..??!!
*
İmamın önüne geçildiğinde," ÖNDE VEYA ARKADA" yapılacak bir şey kalmamıştır:))?!
NOKTA..!!