Kaliteli yaşam yavanla olmaz
Yüzünde gül açmış kula bak da gör
Sofra, kuru ekmek, soğanla olmaz
Beylerin yuttuğu bala bak da gör
Mükellef sofranın yiyeni (!) belli
"Daha yok mu, daha?" diyeni belli
Göbek salıp (?!) geniş giyeni belli
"Yala yut" dudağa, dile bak da gör
Bir baş soğan, kuru ekmek, bir tas su
Cevabı değişmez, sorsan bin soru
Yoksulluk anlatan sofra işte bu
Solmuş, yırtık kilim, çula bak da gör
Kökünden habersiz, dal olmaz olsun
Mecnun'u kaybeden çöl olmaz olsun
Bülbülü küstürmüş, gül olmaz olsun
Olanı, biteni "küle" bak da gör
*
Sevgili okurlarım,
Bu gün, "kaliteli yaşamı ve sağlıklı beslenmeyi" konu edinmemin tesadüfi olmadığını bilhassa bilmenizi isterim...
Branşı "Sağlıklı beslenme" olmasa da 2023 dünyasında, Unvanlı Prof. olan Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş'ın penceresinden, daha gerçekçi cümleler kurmasını beklerdik... Ama bunu görmek mümkün olmadı..!!
Sayın Erbaş; sağlıklı beslenme ile ilgili Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed'e atıfta bulunarak, şöyle diyor: "Peygamberimiz, yemeği sulu yaptırırdı... Yanında ekmeği bol tutardı... Günde bir öğün de makarna yerdi... Eti ise Kurban Bayramından Kurban Bayramına tadardı..."
Sayın Erbaş, milletin aklı ile alay edercesine (?!) ve kum saatini tersine çevirircesine (?!) görüntü vermeyi ne zaman bırakacağını doğrusu ben de merak eder oldum..!!
Sevgili okurlarım,
Takriben 15 asır önce yaşamış olan Sevgili Peygamberimizin, günde bir öğün makarna yediğine kadar (!) milleti inandırmak isteyen Erbaş, bende iki ihtimali çağrıştırdı:
1) Hutbe konularını, Kur'an emirlerine uygun olarak değil, siyasal erkin Diyanet'e suflesine göre ayarlandığı ihtimali...!
2)Siyasi erkin, milletimize reva gördüğü derin yoksulluğu, gıda başta olmak üzere, her türlü ihtiyaç maddesine bindirilen fahiş zamları ve fiyat ayarlamalarını Allah'a fatura ederken, Şükür" ihracına büründürme ihtimali..!!
Her iki ihtimalin de, Kuran-ı Kerim'i aklı ve bilimi esas alan emirlerini, siyasi saptırmalara feda eylemek olduğunu unutulmamak gerek..!!
Sevgili okurlarım,
Takriben 15 asır önce sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed'e atıfta bulunup;
"Oldukça sulu yemek yanında bol ekmek, her gün mutlaka bir öğün makarna ve bayramdan bayrama da et yediğini... Fiyatları tayin eden Allah'tır" ifadelerinde bulunabilen (?!) Diyanet Başkanı İlahiyatçı Ali Erbaş'ın, hamaset çıtasını daha da yükselterek; "Peygamberimiz, Nacar kol saati akardı... Hak, hukuk, adalet ağırlıklı haberleri Diyanet'in radyoda dinlerdi" diyebileceğini dahi düşünür olduk :))?!
*
Sevgili okurlarım,
İslâmiyet’te inanç istismarına geçit vermemek ve dini vecibeleri devlet gözetiminde doğru şekilde öğretmek üzere Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün kurucusu olduğu Diyanet'in getirildiği noktaya bir bakar mısınız..? Anayasal kuruluş olmasına rağmen her geçen gün toplum tarafından güven kaybına uğratılan Diyanet, bilhassa son çeyrek asırdır, hangi konuda fetva verse ve hangi konuda ne dese, toplum tarafından güvensizlikle ve şüphe ile karşılık bulmakta..! Yazık, çok yazık..!!
*
Sevgili okurlarım,
BESLENMEDE JAPONYA MI BİZİ;
BİZ Mİ JAPONYA'YI KISKANMAKTAYIZ:))?!
Şimdi de, geleceğimizin sağlam temeller üzerine tesis edilmesinin amentüsü diyebileceğimiz "milli gıda politikası"nı ele alıp, masaya yatıralım...
Osmanlı'nın son 200 yılını da katarak Türkiye Cumhuriyeti'nin
gıda politikasıyla, bu hususta model ülke olarak kabul gören Japonların gıda politikasını mukayese edip, getirildiğimiz noktayı dikkatlere sunmaya çalışalım...
*
Sevgili okurlarım,
Osmanlı Devleti'nin son 200 yılı dahil olmak üzere Türkiye Cumhuriyeti'nin gıda politikasını emperyalistlerin dizayn edişini okuduğumda, İnanınız içim acıdı ve aynı zamanda da ağırıma gitti..!!
Bu sebepledir ki;
Sosyal yardımlarla yaşamlarını sürdürenlerin Ülke nüfusunun takriben yüzde 70'ine tekabül ettiğine göre, halen "zihinsel olarak sağlam bir gençliğin yetiştiğini" söyleyenlere, "yalancılar" kelimesinin yetersiz kaldığını bilhassa ifade etmek isterim..!
Gıda politikası ile ilgili soru ve sorunlar her gün hızla artarken, bu derin ve ulusal beslenme bozukluğunu halen tartışamaz oluşumuzun haklı nedenleri olabilir mi?!
Hayır, hayır... Kesinlikle hayır..!!
Sevgili okurlarım,
İşte size, bizi kıskandıklarını sandığımız (!!) Japonya'nın beslenme politikasına dair özet ve çarpıcı bilgiler..!
* Japonya'da çocuklara 7 yaşından itibaren
kahvaltıda en az 2 yumurta yedirmekteler... * Ekmek tüketimi, yok denecek derecede az...
* Her akşamJapon sofrasında mutlaka deniz ürünü yani balık olur...
* Bilhassa Japonya ve Güney Kore'de ceviz tüketimi ve ithalatı son 50 yılda %140 artmıştır... Özellikle çocuklara düzenli olarak ceviz yedirmekteler..
* Günde en fazla iki öğün yemek yerler... Ve protein odaklı beslenmeyi esas alırlar...
* 1950'lerdeki Alman Devleti'nin
gıda politikasında, Güney Kore'yi ve Japonya'yı örnek aldıkları görülür...
* Şekerin, ekmeğin beyin hücrelerini öldürdüğünü bilirler ve çok az tüketirler...
Bu bilgileri esas alarak şu sorulara cevap arayalım:
* Türkiye'de protein bazlı ürünler pahalı iken karbonhidratlı ürünler neden daha ucuzdur?
* En büyük protein bazlı ürün olan kuzu etini Türkiye'de kaç kişi yiyebilmek..?
* Hayvancılık neden bitirildi?
İşte asıl milli mesele ve beka sorunu bunlardır..!!
Şu hususu da asla unutmamalıyız:
Matematik zekası yetersiz kalan ülkelerde, kod yazmasını bilen gençlik yetiştirilmeyince yazılımda ilerlemek zorlaşır ve maalesef yapay zekayı geliştirilemez..!
Bu noktadan hareketle, anne ve babalara bilhassa diyoruz ki,
Çocuklarınızdan şekerli ürünleri ve ekmeği uzak tutun..!
Sağlıklı beslenme konusunda, gerekirse uzmanlarından destek almaya çalışın..!
Netice olarak, milli gıda politikasının tesisine çalışmak durumunda olduğumuzu bir an bile dikkatlerimizden uzak tutmamalıyız ve Emperyalistlerin "beslenme tuzaklarına ve oyunlarına gelmemeliyiz diyerek bu günlük noktayı koyalım...