(İKİNCİ BÖLÜM)
Sevgili okurlarım,
Bu günkü bölüme başlamadan önce sessiz çığlığımı sesli haykırışa dönüştürerek, güzel ülkemin güzel insanlarına seslenmek istiyorum:
EY "BEN BU AZİZ VATANIN ŞEREFLİ BİR MENSUBUYUM" DİYEN MİLLETİM..!
Vazgeçilmez değerlerimizden olan, Allah’tan korkmadan, kuldan utanmadan, istismara odaklanıp, göstermelik abdestin ve niyetsiz namazın sütre gerisinde (?!) kutsal inancımızın üzerinde debelenen "sözde cemaat" görünümlü, din tacirlerine, Allah ve Kur'an hakkı için, milletçe ne zaman "yeter artık!" diyeceğiz..!?
Nereye kadar bu rezaletler..?!
Nereye kadar bu istismarlar..?!
Yetmedi mi, cemaat görüntülü cerahat kaplı bu istismar yuvalarında yakılan öğrenciler..!?
Yetmedi mi, bu istismar odaklarında hayatları karartılan erkek çocukları..!?
Yetmedi mi, çocuk gelin rezaletleri..!?
Yetmedi mi, barındırma (!?) bahanesiyle bu istismar bataklığında tacize, tecavüze uğrayan kız çoçukları..!?
Yetmedi mi, "uydurulmuş din, uydurulmuş hadis ve uydurulmuş dayatmalarla" sürdürülen istismarlar..!?
.. Ve yetmedi mi, "din, iman, Allah" diyerek, beytülmalı gasp edenlerin istismarları..!?
Ülkemizde okul sayısını üçe katlayan cami sayısı her gün daha da artmaya devam ederken, cemaat sayısının akıl almaz derecede azalması (?!) hatta hatta cemaatsiz kalmış imamların, başka işlerle uğraşmaya başladıkları dikkatleri hiç mi çekmiyor..?!
Oy avcılığını gaye edinen kirli siyaset dinozorlarının, bu sapkın din tacirlerine verdikleri tavizlerin, kirli yansımalarının ardı arkası gelmiyor bir türlü..!!
Bilhassa 2002'den bu yana, devletin bilgisinde 384 bin küsur çocuğun gelin edildiğini, takribi 84 bin çocuk gelinin doğum yaptığını, hazırlamış olduğu "Tarikatlar Raporu" ışığında, açıklayan Prof. Dr. Esergül Balcı Hocanın, bu beyanları kan dondurucu bir haber olmakla birlikte, İnsanlık ayıbıdır, din istismarıdır, alçaklıktır, iğrençliktir, sapıklıktır..!!
Ülkemizde, onlarca ilahiyat fakülteleri, binlerce ilahiyat mezunları, yüzlerce müftü, bir o kadar siyasetçi, İslam hukukçusu, araştırmacı ve binlerce sivil toplum örgütü var:)) Bu derece inanç istismarının, çocuk istismarının, kadın istismarının olduğu Türkiye'mizde, sindirilmiş suskunluğun halen sürmekte olması, ayıptır, günahtır, iğrençliktir..!!
Ülke o hale getirilmiş olmalı ki, her yaşanan inanç istimarı, o kadar kanıksatılmıştır ki, olağanlaşmış hal alan bu iğrençlikler Vakayı adiden sayılmaktan (?!) dolayı, neredeyse (..) toplumu şaşırtmaz noktaya getirir hal almıştır:))?!
Dahası, çocuk istismarından birinin ortaya çıkarılmış olmasına atıfta bulunarak, mealen "bir kere olmuş diye, kurum itham edilmez" diyen Aile Bakanı Sema Ramazanoğlu'nun bu talihsiz çıkışını; benzeri bir çocuk istismarı olayının ortaya çıkmasını; "Çocuğun rızası dahilinde olmuştur" deyişini bu toplum unutmuş değil..!!
Ama, her ne olursa olsun, her türlü istismarın, insanlık suçunun ortaya çıkarılmasında, azami duyarlılık gösteren yazarlarımız, araştırmacı gazetecilerimiz, her türlü tehdite, baskıya ve her türlü hukuksuzluğa rağmen, görevlerini sürdürmekte olması takdire şayandır... Bu yürekli kalemleri, yüreklerinden öpüyorum, ayakta selamlıyorum...
Sevgili okurlarım,
İşte bu zelil (?!) vakalarda bir yenisi daha..!
Vakayı haberleştiren gazeteci; SÖZCÜ Gazetesi'nin Ankara Sorumlusu, duayen araştırmacı, gazeteci, yazar Sayın Saygı Öztürk'tür. Sevgili meslektaşım Öztürk, her zaman olduğu gibi, bu defa da önemli bir araştırmacı lı, gazetecilik vasfını ortaya koymuştur. Daha doğrusu, her türlü oligarşik ve bağnaz engellemelere ve risklere rağmen, şerefli, onurlu, mesleğine saygılı olmanın, köşeli örneğini görebiliyoruz...
Sevgili okurlarım,
Malum yasakçı zihniyetçe, yürürlüğe konulan ve "Dezenformasyonlu Sansürtük" diyeceğimiz dayatmadan sonra, gazeteciliğin, yazarlığın ve yorumculuğun tadı kaçmış ve toplumun yüreklerini sızlatan haberlerin manşetlere taşınması hepten çıkmaza sokulmuştur..!?
İşte. bu şartlarda da gazeteciliğin en somut örneğini ortaya koyan, bizatihi tanış olduğum kalemdaşım Sayın Saygı Öztürk'ün alnından ve yüreğinden öpüyorum...
Sadece muhalif gazete sütunlarına yansıyan ve "rezalet ten, kepazelikten" başka şey olmayan, toplumun dokusuna zarar veren olayların, sadece muhalif gazete sütunlarına yansıması ise, bir başka kokuşmuşluktan başka şey değildir..!? "VAKA 2" olarak ele aldığımız haberin içeriği ise, işte o kokuşmuşluk hallerinden biridir..!!
"VAKA 2" olarak ifade ettiğimiz Saygı Öztürk haberinin özeti şöyle:
Karabük'e bağlı Merkez Sipahiler Köyü'nde, İmam Yusuf Ziya S' nin, namaz saatleri dışında, zamanının önemli bir bölümün camide geçirmiş olmasından şüphelenen eşinin, 10 Kasım akşamı camiye gidip, caminin ikinci katındaki odaya çıktığında, kapının arkadan kilitli olduğunu görüp, kapıyı kırmaya başlaması esnasında, açılan odada önce imamın, arkasında da tedirgin ve telaşlı bir kadının görünmesiyle ortaya çıkan olay köyde büyük yankı yaratıyor..!!??
Bahse konu vaka, muhtarın söyledikleri ve imamın karısının ifadesi, jandarmanın tutanağında yer alıyor.
Ya sonrası..?!
Bu günkü bölümü daha fazla uzatmamak gayesiyle, "Zina vakasının" sonrasına yarın devam edeceğim..
*
"Eline, Diline, Beline" şartı
İmamı da bağlar, şeyhi de bağlar
İzanda, insaftan, terazi, tartı
İmamı da bağlar, şeyhi de bağlar
İnsanlıkta esas olmalıdır Hak
Adiliktir, zina ile anılmak
İzzetli, iffetli, ahlaklı olmak
İmamı da bağlar, şeyhi de bağlar
Aşikar olana, diyemem duyum
Hiç kimse kimseye, diyemez göz yum
Söyleme, eyleme bihakkın uyum
İmamı da bağlar, şeyhi de bağlar
Hukukla kaimdir, ülke, ahali
Hakikattir, hakikatin emsali
Harama uçkuru çözmemek hali
İmamı da bağlar, şeyhi de bağlar