Önyargıdan kurtulmamış kişiye
Nasihat neylesin, ilim neylesin
Saplantıyla "erkek" derken dişiye
Uyarmaktan bezmiş dilim neylesin
Akıl netsin, uyarana uymaza
Fikir netsin hepten vurdum duymaza
Uçurumu düz yol sanan aymaza
Menzile götüren yolum neylesin
Sevgili okurlarım,
Albert Einstein; "Atomu parçaladım ama önyargıyı parçalayamadım." tespitini, laf olsun, torba dolsun diye yapmadığına göre,
önyargının zavallısı durumuna düşmek, gafletten, cehaletten başka ne olabilir ki..?!
"Tanımadığınızı tanımamayı sürdürdükçe, önyargının elinde rezil, rüsva olursunuz..!!
Cehalet ve önyargı ise ancak ilimle, bilimle ve tanımakla, tanış olmakla giderilir...
Anadolu aydınlanmasının mürşitlerinden Hacı Bektaş Veli'nin, takriben 1000 yıl önce,
cehaletin ve önyargının giderilmesi için bakınız nelere dikkat çekmekte...
* Kadınları okutunuz.
* Bilimden gidilmeyen yolun sonu karanlıktır.
* Arifler hem arıdır, hem arıtıcı.
* Araştırmak, açık sınavdır.
* İlim beşikte başlar, mezarda biter.
* İlimden gidilmeyen yolun sonu karanlıktır.
* Okunacak en büyük kitap insandır.
* Yolumuz, ilim, irfan ve insanlık sevgisi üzerine kurulmuştur.
*
Hacı Bektaş Veli'nin, takriben 1000 yıl önce,
cehaletin ve önyargının giderilmesine dair özdeyişlerini Kurtarıcı ve Kurucu; Deha timsali, Eşsiz Devlet İnsanı ve dünya lideri Atamız Gazi Mustafa Kemal Atatürk, 1000 yıl sonra nasıl özetlemekte...
* Hayatta en Hakiki mürşit ilimdir.
* Bilim ve fen nerede ise oradan alacağız ve ulusun her bireyinin kafasına koyacağız.
* Her fert istediğini düşünmek, istediğine inanmak, kendine mahsus siyasi bir fikre sahip olmak, seçtiği bir dinin icaplarını yapmak veya yapmamak hak ve hürriyetine sahiptir. Kimsenin fikrine ve vicdanına hakim olunamaz.
* Müspet bilimlerin temellerine dayanan, güzel sanatları seven, fikir terbiyesinde olduğu kadar beden terbiyesinde de kabiliyeti artmış ve yükselmiş olan erdemli, kudretli bir nesil yetiştirmek ana siyasetimizin açık dileğidir.
* Biz uygarlıktan, ilimden ve fenden kuvvet alıyor ve ona göre yürüyoruz.
* Hissiyatı ve vicdani telakkiyati, ilim ve fenle besleyip eğiterek toplumun gerçek huzur ve saadetine çalışmak ulvi bir görüştür.
* Dünyada her şey için, medeniyet için, hayat için, muvaffakiyet için en hakiki mürşit ilimdir , fendir. İlim ve fennin haricinde mürşit aramak gaflettir, cehalettir, dalalettir.
* Hayatta en hakiki mürşit, ilimdir.
* Bir başka çağdan kalma adetlerinizde, alışkanlıklarınızda direnirseniz, cüzzamlılar, paryalar gibi tek başınıza kala kalırsınız.
yeni bilim ve yeni düşünceler sizi bir lokmada yiyip bitirebilirler.
* Türk milletinin yürümekte olduğu terakki ve medeniyet yolunda elinde ve kafasında tuttuğu meşale, müsbet ilimdir.
Sevgili Dostlar...
“Karadeniz’in en doğusunda, Hopa’nın Kemalpaşa beldesinde doğup; Rize’nin Ardeşen ilçesinde on sene yaşadıktan sonra bir genç olarak 1993 yılında Ankara’ya taşındığını ifade eden Altan Civelek'in, Alevi İslam inancını benimseyen vatandaşlara yönelik önyargılarından kurtulma sürecini şöyle ifade etmekte:
"Ben Alevi kelimesiyle ve anlamıyla Ankara'ya geldiğimde tanıştım. Buradaki ilk edindiğim arkadaşlarım Alevi’ydi.İlk komşularımız Alevi’ydi, hâlâ da öyledir. Annem, bir Karadeniz kadını olarak apartmanı, memleketten bir akraba hanesine çevirirken, bu durumdan en çok hoşnut olanlar yine Alevi komşularımızın olduğunu gördük...
O günlerde günün her saatinde evde müzik yapıyorken bir gün kapımızın zilini çaldı. Komşumuzdan şikayet beklerken, tam aksine: “biraz daha yüksek sesle çalıp söyle de dinleyelim.” diyen ve müzik sevdalısı bu komşunun da Alevi olduğunu öğrendim...
* Yaptıkları yemeklerden bir tabak mutlaka getiren, bizden karalahana sarmasını, muhlamayı öğrenip sofralarından eksik etmeyenler de Alevi komşumuzdu.
* Biz oruçluyken canımız çekmesin diye, göz önünde sigara içmeyen de, yemek yemeyen de yine onlardı...Yani o komşumuz Alevi aile idi.
Önyargıdan kurtulmanın huzuru ile;
* "Dürüstlüklerine, efendiliklerine, namuslu, şerefli ve adil oluşlarına, ayrım yapmadan tüm insanlığa olan sevgilerindeki samimiyetlerine gözü kapalı kefilim" diyebiliyordum artık...
Bu ve bunun gibi birçok erdemlernden dolayı tanıdığım tüm Alevileri seviyor, kendimi onların olduğu ortamlarda daha rahat ve güvende hissediyordum artık...
Öyle ki, ailemin ve tüm akrabalarımın da bu benim düşüncelerime aynı şekilde katıldıklarını görüyordum artık...
Önyargı denilen lanet olası musibetten kurtulmakla birlikte, halen dar kafalarıyla yaşadıklarını zanneden zavallılara, acımakla birlikte, uyarmayı kendime görev bilmiştim...
Onlara şöyle diyordum;
"Birini sevmenize onun etnik kimliği ya da dini inancı mani oluyorsa, yanlış yolda olduklarını dar kafalarından bir an önce kurtulmalarını, o insanları bir önce yakından tanımlarını, bu güzel insanlara daha fazla haksızlık etmemelerini, huzurlarını bozmamalarını telkin etmekten de geri durmuyordum...
Ayrıca, din adamı görüntüsü veren ama sapkınlık tan da geri durmayan örümcek kafalıların;
* “Nişanlınızla el ele tutuşmayın, Alevilerle evlenmeyin, onların sofrasına oturmayın, kestiklerini yemeyin” gibi hadsizliklerini dinin emirleriymiş gibi ortaya attıkları safsayalarına kulak tıkıyor, 'hastir oradan! ' demekten kendimi alamaz oldum. ..
Zira, Yüce Allah'ın, her zaman kalbi temiz olanın yanında olduğunu, O'nu aracısız sevmek gerektiğini her fırsatta herkese telkinliyordum...
Selam Olsun İNSAN Olanlara...
İnsan kalanlara...
Selam Olsun Canlara...
VE selam olsun önyargıdan kurtulmayı başarmış herkese...
Selam olsun...
*
Uyarsan da şekeri şap anlatır
Altın diye, tenekeyi parlatır
İnatla (!) kır ata demişse katır
Medrese neylesin, bilim neylesin
Tembihten, telkinden anlamaz kula
Hakkı, hakikati aramaz kula
Her iki dünyaya yaramaz kula
Resulüm neylesin, velim neylesin