(2.BÖLÜM)
Tarihi saptıran hin oğlu hinler
Kahramanlık taslar, gerçek hainler
Ört bas etseler de "siyasi cinler"
Yine "İki ayyaş" aranır oldu
Bir baştan bir başa, fırtına (!) tipi
Bunu nasıl görmez izan sahibi
"İşgal günlerinde" olduğu gibi
Yine "İki ayyaş" aranır oldu
O zor günlerdeki birleşen ele
Yine ihtiyaç var, (!) hem de acele
Meydan okuyacak yedi, düvele
Yine "İki ayyaş" aranır oldu
Atam, mavi gözle, sarı saç ile
Samsun'dan beliren, milli güç ile
Zaferi anlatan o sevinç ile
Yine "İki ayyaş" aranır oldu
*
Sevgili okurlarım,
Günümüzde iktidarın gücünü elinde bulunduran muktedirlerin, Gazi Meclis çatısı altında, Grup salonunda Kurtuluş Savaşı kahramanları olan Cumhuriyetin banilerini (Atatürk ve İsmet İnönü) işaret ederek "iki ayyaş" ifadesini kullandığına ülke ibretle ve hayretle tanık olmuştu..!
İlk bölümde, "iki ayyaş" ifadesiyle kasttedilen Gazi Mustafa Kemal Atatürk'le ilgili sunumlara ve anekdotlara yer vermiştik...
Şimdi de Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün silah arkadaşı, Batı Cephesi Komutanı ve Lozan Fatihi devlet adamı, merhum İsmet İnönü'den tarihe nakşolan anekdotların ve tarihi hakikatlerin bazılarını paylaşarak yazımıza devam edelim...
ANEKDOT 1:
Tarih bilmezlerin "ayyaş" diyebildiğim ve her fırsatta sövdüğü İNÖNÜ; İnönü Savaşlarının peşinden Batı cephesinde ATATÜRK'le sürekli temas halindeyken, SAKARYA MEYDAN MUHAREBESİ hazırlıkları ile meşguldü ve şafakta Sakarya'ya harekat edileceği sırada öğleden sonra Malatya'dan gelen bir telgraf okumakla birlikte gözlerinden yaşlar süzülür.
Halide Edip'in; "Paşam kötü bir şey mi oldu?" sorusunu bırakır ve odasına çekilir.
Halide Hanım, bu telgrafı ATATÜRK'e iletir, ATATÜRK: "Hemen Malatya'ya hareket etsin.".der.
Buna rağmen İsmet Paşa ertesi gün Sakarya'da ATATÜRK'ün karşısındadır.
ATATÜRK: "İsmet, burada ne işin var senin Malatya'da olman gerekirdi" deyince,
İnönü'nün cevabı: "Paşam ÖNCE VATAN" demek olur.
İşte o mezarda yatan 4 yaşındaki "İzzet İnönü" sadece 2 kez gördüğü oğludur..!
Sorarım onlara:
* VATANI ve MİLLETİ uğruna oğlunun cenazesine gitmeme duruşu gösterebilmek, "bir ayyaşın" ortaya koyabileceği şey midir..?!
* Ülkenin her bakımdan geleceğini olumsuz etkileyecek olan Sevr Antlatmasını, deyim yerindeyse paçavraya çevirip tarihin çöp sepetine atılmasındaki diplomatik hamleleri "bir ayyaşın" başaracağı şey midir..?!
ANEKDOT 2:
"Türkiye'nin tapusu" denilen Lozan Antlaşması'nı, ülke lehine çevirebilmek "bir ayyaşın" başaracağı şey midir.?!
ANEKDOT 3:
Mustafa Kemal Atatürk’ün vefatından sonra, ülkenin başına geçen İsmet İnönü, Atatürk’ün izinden giderek Türkiye’nin modernleşmesine devam etmiş pek çok alanda ilerleme kaydetmiştir...
Yani, Türkiye’nin ekonomik, siyasi ve sosyal açıdan büyük bir değişim süreci olmuştur..
Türkiye, Avrupa ülkeleriyle daha fazla ilişki kurarak Avrupa standartlarında ilerlemiş; sanayileşme ve tarım alanında yapılan çalışmalarla kalkınmada öncülük edilmiştir...
razı Türkiye’nin siyasi açıdan da ilerlemesine öncülük edilmiştir...
Bu dönemde kadınların toplumdaki yerleri ve hakları konusunda önemli adımlar atılmıştır. Atatürk'ün kazandırdığı "Kadınların seçme ve seçilme hakkına" yönelik önemli katkılar yapılmıştır.
O tarih bilmezlere tekrar soralım:
"Söyler misiniz, ülkeyi ve insanı merkeze alarak verilen bu denli ciddi hizmetler, "bir ayyaşın" başaracağı şeyler midir..!?
ANEKDOT 4:
* Churchill gibi, Roosevelt gibi, Stalin gibi dünyanın güçlü temsilcilerini antlaşma masalarında adeta parmağında oynatarak, hedeflenen koşulları lehine çevirebilmek, "bir ayyaşın" başaracağı şey midir..?!
ANEKDOT 5:
Cephelerde ve mütareke masalarında gösterdiği başarılarından ötürü, CHP Kurultayında "MİLLİ ŞEF" unvanına layık görülmüş bir şahsiyetin, "Ayyaşlıkla" itham edilmesi, insafsızlık olmaz mı.. ??!!
Sevgili okurlarım,
"İKİ AYYAŞ" ifadesinin reva görüldüğü bu iki değerin bizatihi yaşadığı bazı anekdotları sunmaya çalıştık...
Maddeler halinde sıraladığımız bu anekdotları dikkate alarak, karar vermenizi istesek ve "iki ayyaş" ifadesinin, bu iki Muzaffer ve miili şahsiyete denk düşüp düşmediğini sorsak; öyle inanıyoruz ki, sizler de bu ifadenin asla uygun düşmediğini söylersiniz...
Sevgili okurlarım.
Hülasa dememiz o dur ki, hangi bıçakla, hangi yöntemi kullanırsanız kullanın, yamuk karpuzdan düzgün dilim çıkaramazsınız..!
Hayatın başlangıcından bitimine değin, insanlık adına, düzgün ve takdire şayan iz bırakmayı önceleyen kişinin, donanımlı, sevgiyi ve saygıyı esas alan, anlamlı ve takdire şayan şeylerle anılması, o kişiyi veya kişileri ölümsüzleştirir..! Asla zamana yenik düşürmez..!
Aynen, tarih saptırıcılarının ve ahde vefasızların, kaprislerine ve egolarına yenik düşerek, "iki ayyaş" gibi insafsız ifadelerin reva görüldüğü, Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve İsmet İnönü gibi... İlmin, adaletin, yiğitliğin ve hukukun timsali Hazreti Ali (r. a) gibi... İki cihanın Serveri ve güzel ahlakın kendisi olan Hazreti Muhammet Mustafa
(s. a. v) gibi...
.. Ve aradan binlerce yıl geçmiş olmasına rağmen, unutulmayan Sokrates, Aristoteles, Konfüçyüs, Freud, Harizmi, Edison, İbn-i Sina, Lokman Hekim, Fatih Sultan Mehmet, Mimar Sinan, Hammurabi, Arşimed, Mozart, Bethowen, Galileo v.b.gibi...
DEVAM EDECEK...