Haydi gel de inkar et, yoktan var edenleri
Sığmaz mızrak çuvala, her ahvalde uç verir
Cevaplamak öz ister, birikmiş nedenleri
Üretmeden tüketen her ne yapsan hiç verir
GAZİ; Dikkat çekerken, ekonomik savaşa
Üretmeyi şart koştu; pişecek sıcak aşa
Ve seslenip dedi ki: "zaman geçerse boşa
Özgür kalmak zorlaşır; bakiyeler borç verir"
Yağmura "gel gel" eder; çoğalırsa ormanlar
Toprak cömert davranır, sevindirir bayramlar
Ekilip biçilmezse; savrulmazsa harmanlar
Terk-i diyarlar başlar; dönülmeyen göç verir
Düne, güne, yarına; dikkat çeken Ata'mız:
"Hedeften şaşılırsa, orda başlar hatamız
İşgalciler (!) eliyle, küçülür haritamız
Dikilir tepemize, 'sopayla havuç' verir
*
Sevgili okurlarım,
Tarihi hakikatleri çarpıtacak derecede gaflete düşenlere, hatta inkara kalkışanlara: "vefa nedir?" deseniz, "İstanbul'da semt ismi" demenin ötesinde cevap alamazsınız..!!
Ondandır ki, şehitler diyarı bu Ülkenin ve Cumhuriyet'in banisi Gazi M. K. Atatürk'e ve İsmet İnönü'ye, "İKİ AYYAŞ" tanımını kullananlara kızgınlığımı hiç bir zaman gizleyemem..!
Bunlar ki, tarihin miladını kendileriyle başlatacak derecede nisyan ile malul ve tarih cahilidirler.!
Şimdi tekrar 1923' lere dönelim ve Gazi ile İnönü arasında geçen tarihi diyalogu hatırlamaya çalışalım:
GAZİ, 30 Ekim 1923 tarihinde İsmet İnönü’ye Başbakanlık görevini iletmek üzere köşke davet eder...
Köşkte İnönü'yle bir araya gelen GAZİ; Türkiye’nin genel durumu hakkında bakanlara yaptırdığı incelemeleri paylaşırken, İsmet İnönü'ye şöyle der:
"Sevgili paşam... Cumhuriyetin ilk Başbakanı olarak seni düşünüyorum. Bizi yine büyük bir savaş bekliyor. Cephe Komutanı ve Lozan Başdelegesi olarak, Ülke sorunlarının bir bölümünü elbette ki biliyorsun. Ülkenin sefil duruma bakarak, kısa zamanda pes edeceğimizi sananların niyetlerini Lozan dönüşü sen bize anlattın. Ben sana şimdi bildiğinden daha da acıklı olan genel durumu özetleyeceğim. Sorunlarımızın ne kadar çok, imkânlarımızın ne kadar az olduğunu bilmeni istiyorum.
Ne acıdır ki, bize borçlu ve hastalıklı bir vatan miras bırakıldı..!
Dört mevsim kullanılacak karayolumuz, yok denecek kadar azdı ve Ülke, kışın adeta batağa dönmekteydi... Anadolu’da geçilmesi çok zor olan, bir metresi bile bizim olmayan 4.000 km. kadar yetersiz bir demiryolu ağı mevcuttu. Ülkenin Kuzeyini Güneyine, Batısını Doğusuna bağlayıp, vatanın bütünlüğünü sağlamamız şart..!
Denizciliğimiz acınacak durumda..!
Köylümüzü topraklandırmalıyız ve ihtiyacı olan bir çift öküz ile bir saban vererek çiftçi yapmalıyız.
Doğudaki aşiret, bey, ağa, şeyh düzeni, Cumhuriyet'le de insanlıkla da bağdaşmaz..!
Sen de ben de o cephede bulunduk.
Her yerde tefeciler halkı ezmektedir..!
Tarım ülkesiyiz ama ekmeklik unumuzun çoğunu dışardan getirtiyoruz..!
Sevgili okurlarım,
Bunlara ilaveten, aşağıdaki olumsuzlukları da yok sayamayız..!
Ülkede;
* Sığır vebası hayvancılığı öldürüyor..!
* Doktor sayımız; 337.!
* Sağlık memuru sayısı: 434.!
* Doktor olmayan ilçe sayısı150
* Pek az şehirde eczane var..!
* Salgın hastalıklar insanlarımızı kırıyor..!
* Ebe sayısı çok az. Kırk küsur bin köye karşılık, diplomalı ebe sayımız 136..!
* Üç milyon insanımız trahomlu..!
* Sıtma, tifüs, verem, frengi, tifo ve bit salgın halde.!
* Bebek ölüm oranı % 60’ı geçmekte.!
Nüfusun % 80’i kırsal bölgede yaşıyor... Önemli bölümü yerleşik değil, göçebedir..!
* Telefon, motor, makine yok denecek düzeyde..!
* Teknolojiden yoksun bir ülkeyiz..!
* Bütün sanayi ürünlerini dışardan alıyoruz..! * Kiremiti bile ithal etmekteyiz..!
* Elektrik yalnız İstanbul ve İzmir’in bazı semtlerinde var..!
* Düşmanların yaktığı köy sayısı: 830;
* Yanan bina sayısı: 114.408..!
* Ülkeyi neredeyse yeniden kurmamız gerekiyor..!
* Yunanistan’dan gelen göçmen: 400.000’i geçecek..!
* Göçmenlere ordunun yiyecek stoklarından yardım ediyoruz..!
* İktisadi hayatımız ve eğitim durumumuz içler acısı bir halde..!
* Zorunlu okuma yaşındaki çocukların dörtte birini okutabiliyoruz..!
* Halkın eğitimi ise hiç çözülmemiş bir sorun olarak duruyor..!
Oysa Cumhuriyeti yaşatmak için insanları hazırlamalı, namus cephesini güçlendirmeliyiz. İki yıl önce Milli Eğitim Bakanlığında bir hars (kültür) şubesi kurmuştuk, Bu şube Anadolu kültürü ile ilgili eşyaları, belgeleri topluyordu. Ödeneği yükseltilemediği için bu hizmet gelişmedi. Birçok kültür eseri dışarı kaçırılmış ve kaçırılmaya devam ediliyor..!
* “Raporlarda daha ayrıntılı, daha acı bilgiler var. Bunları Bakanlara ve parti yönetim kuruluna da ver...
* Bütçemiz yetersiz. Gelir kaynaklarımız kıt.
İktisadi çıkmazdan kurtulmak için geliştirdiğim bir düşüncem var. İzmir İktisat Kongresi’nde Mahmut Esat Bey aracılığı ile duyurmuştum...
* Bağımsızlığın sürekli olması için iktisadi bağımsızlık temel ilkemiz olmalı..
* Cumhuriyete uygun bir anayasaya gerek var...
* Yılmamak, ucuz, geçici çarelerle yetinmemek, halkımızı kurtarmak için hızla sorunları çözmek, kalkınmak, ilerlemek, milli egemenliğe dayalı, uygar ve özgür bir toplum oluşturmak, yüzyılımızın düzeyine yetişmek, kısacası çağdaşlaşmak, bu büyük ideali tam olarak başarmak zorundayız..!
* Bu âna kadar ideali koruyarak geldik...
Bunun için gerekli yöntemi, yolu birlikte arayıp bulacağız...
* Yoksul ve esir ülkelere örnek olacağız...
DEVAM EDECEK...