Suyun yolunu değiştirebilen kadınlar ve erkeklere... - Hatay Söz Gazetesi

Suyun yolunu değiştirebilen kadınlar ve erkeklere...

  • Yazar :Eylem ÖZÇİMEN
  • Eklenme Tarihi :13.07.2022 10:47

Boş vakitler geçirmeyi özlemişti Nehir hanım, saçlarını bir çırpıda yapıp üzerine mini bir elbise giydiği ve bir kahve içimiyle kendini ödüllendirdiği o kısacık zaman aralığında rahatladığını hissetti... Yaşamaktan ve duyumsamaktan alıkoyduğu ruhunu serbest bıraktı ya da bırakmayı istedi.. O gün bir tren beklerken tesadüfen bir yolculuk esnasında tanıştığı adam karşısında oturuyordu. Utangaç ve kekremsi bir hava vardı üzerinde. Kelimeler bile bölük pörçük dökülüyordu ağzından bu yüzden . Adam onunla konuşurken bile Nehir’i düşünürken , zaman zaman da öpmek geçiyordu zihninin köşelerinden fakat dur durak bilmeyen bir otokontrol refleksi kadın kadar onu da ele geçirmişti..

 

Bu dünya oldukça sıkıcı diye içinden geçirdi Nehir, bazen damarlarımı yırtacak kadar zorlu ve apansız ölmek isteyecek kadar karanlık. Adam gülümseyerek ona bakıyordu onun içinden geçen karanlık cümlelere rağmen. Ve evet adam onu izliyordu, esmer teni hafif seyrelmiş saçları ve yakışıklı görünmeye devam eden derin gözleriyle Nehir’i izliyordu. Nehir de birdenbire uyandı iç uykusundan: ‘Senin yanında susabiliyorum ne güzel...’ adam hemen aldı pası ve filelere gönderdi : ‘Senin yanında susmak çünkü güzel...’

 

Bir türlü karar verememişti sorsa mıydı? Ya da olur muydu kalan parçalarından toparlanmaya çalışırken onla kendisini bir sabaha uyanır hissedebilir miydi? Bilemedi ve yeniden gitmek istedi, insanlardan, kalabalıklardan, aynılıklardan nefes alamamaklardan gitmek istedi. Adam Nehir’e aniden sordu felsefi edasını takınarak:

-Nehir siz metafizik olaylara inanır mısınız? Doğa üstü olaylar ve üzerimizdeki etkisi mesela çekim yasası. ( Nehir içinden kahkalarla güldü adam iyice batıyordu gözüne girmek isterken aynı hızla dibe batıyordu, biraz doğal mı olsanız dedi gülmesini içinde sustururken...)

-Belki evet belki hayır...dedi.

 

Bu aralar metafiziğe bile kafa yoramam.

Bunu söylerken adamın ellerine baktı kimbilir kimlere çiçek almış, kimlere çay demlemiştir diye geçirdi içinden. Ya da kimlere dokunmuştur bu parmaklarla. Kimbilir nerede ve kimlerle geçmiştir iç içe bu parmaklar...

 

Sonra saçmalıyorsun diye bastırdı iç sesini. Mesafesini koruduğu yarı sevecen ses tonuyla devam etti:

-Kimbilir belki ortak acılarımız vardır  sizle , ben metafiziğe değil ama tesadüflere inanırım. Ortak anıları ya da beklentileri olan insanların karşılaşabileceğini duymuştum. Buna ister çekim yasası diyelim istersek de tesadüf, hayat böyle bir şeydir ortak yolculuklarımız var ise bana göre illa ki bir yerlerde yollarımız kesişecektir.

 

Anlatmasını bekledi adamın o bu kadar kendini ele vermişken ama nafile, adam dut yemiş bülbül misali bir ona bir kafeye girip çıkanlara bakıyordu.  Bu anlatmayışa kızdı kadın ve bu sefer ellerine hafif bir kızgınlıkla baktı onu suçladı hatta içinden, suçladı adamı  aynı olmakla dünyanın geri kalanıyla...

 

‘Belki de sessiz kalmak kırıldığını göstermenin en iyi yoludur’ bunu deyiverdi dışından . Adam kim demiş ve Nehir bunu neden dedi pek anlayamadı... Bu anlarda adam şarap sevdiğinden bahsetmeye başladı ve sevdiği şarap türlerini ardı ardına sıralıyordu, o anlarda Nehir üzerindeki ağırlığı bir yerlerde bırakmak istiyordu bu aynı aniden konu atlayışların ve sanki biraz sonra beraber şarap içelimlere gelişlerin ve bu aniden gelen şarap türleri söylevine de gülümseyerek baktı bu yüzden. ‘Oldu mu bence hiç olmadı...’ Böyle sayıklıyıverdi içinden...

 

Hızlıca geçen günlerin ağırlığı, bitmek bilmeyen mücadeleler ve geride kalan izler... Nehir’in metafiziği saçma sapan aşk sarhoşlukları değil, hayatta kalma dürtüsüydü gerçek metafizik budur dedi gerçeğin ruhumuzdaki yansıması... Gerçekler acıtır ama eninde sonunda şeffaf bir tokatla apansız yüzümüze atılırlar yağmurun kaldırımdaki izleri gibi.

 

Bir yerlerden giderken çanta gibi taşımak istemediği bir aşk istiyordu, Nehir ki o çanta bazen o kadar ağırlaşıyordu ki bir sorumluluk olmalıydı aşk...Adamın yine onu süzdüğünü hissediyordu Nehir neden sonra onu fark etti... Kalkalım mı ? dedi birdenbire... Belki daha da post-modern bir aşk olsa aralarında ‘sevişmeyeceksek dağılalım... ‘ derlerdi ve dağılırlardı.

Hikayenin sonunda kimse belirgin cümleler kuramadı ve kadın adama hatırlatmak ister gibi ‘İstemeye hakkım var mı bilmem ama seni yürekten ilgilendiren şeyleri, başkalarına anlatmaktan kaçınacağın şeyleri duymak isterdim. Anlat bana...’ cümlelerini sayıkladı içinden.

 

Adam ne dediğini sordu ve kadın ne yazık ki konuşmaktan artık vaz geçmişti. Zaman sanki genişledi ve genişledi çatladı. O derin sessizlikte kısa gibi görünen o uzun aralıkta aniden tamamen gitme kararı aldı kadın, sevişmelerin, özlemlerin, kıskançlıkların, tekrar sarılmaların olabileceği bu bitmeden başlamadan kaybolup giden bu aşk başlangıcı da sönüverdi kadının kalbinde ve bedeninde.

 

Üzerindeki elbiseyi çekiştirdi kadın sanki üzerindeki bu minik elbise daha da ufalmıştı ve zaman da tam o aralıkta büyümüştü...

 

Belirsizliklerin havaya saçtığı zerrecikler kadını her nefes alışında soluksuz bırakıyordu. Toplumsallığın dışında kalmayı seçmenin de bedeli buydu demek ki... Yazılı olmayan kuralların dışında kaldığından otomatik bir yalnızlık yükleniyordu demek gönül hanene.

 

Adam esmer tenini, saçlarını ve kokusunu aldı masadan artık kalkacaklardı buradan ve koşarak uzaklaştığı tuvaletin aynasında ümitsizce Nehir’i düşünüyordu. Hala eksik bıraktığının ne olduğunu bilmeden üstelik. Tomris Uyar mı demişti dedi Nehir’in arada söylediklerini : örneğin insanın kırıldığını belli etmesinin en güzel yoludur suskunluk demesi mesela Tomris Uyar mıydı?

 

Nehir suyun yanında duran adamları sevmezdi, kadınlar kim demişti bilmiyordu ama suyun yanında durup değişmeyi bekleyenleri değil suyun yolunu değiştirebilecek erkekleri severdi.Erkekler de bu gücü beklerdi belki.. Bunu söyledi adama ve adam bu sefer gerçekten tüm benliğiyle utandı bu cümleleri duyduğunda..

 

Temmuz derin bakışını insanların üzerine bıraktı ve o sıcak karanlığını kafenin yeknesak yalnızlığında sürdürdü... Zaman acımasızca geçiyordu hiç bir şey ve her şey olmaya devam ederken...

 

 Not: Temmuz başları... Hakiki sevgilere özlemle hayali kahramanlarla yazılmıştır.

 

Sadece Eylem...