Prensip kelimesi, Fransızca kökenli olup Türkçede düstur, ilke ve kanun kelimelerine karşılık gelir. Sözlük anlamı olarak da “ana unsur” ve “temel ilke” kelimeyi belirten söz öbekleridir. “Prensip meselesi” tamlaması, kişilerin kurallara bağlılığı ile ilgilidir. Kişisel kurallarını taviz vermeden uygulayanlar; toplumca, “prensip sahibi kimseler” olarak algılanır. Aslında prensip olgusu kişilere özeldir. Kişiler; prensiplerini hedeflerine, kişilik özelliklerine ve yaşam tarzlarına uygun oluşturur.
İlk gençlik yıllarında, prensiplere çok önem vermeme durumu vardır. Oysa prensiplerini o yıllarda oluşturmuş bireyler hayat yarışında oldukça ileridedirler.
Tüm hayatımız ciddi tehlikeler barındırır. Yaşantımızda öyle kritik anlar vardır ki prensiplerimiz bizleri ya korur ya da yüceltir.
Prensiplerimiz, zayıf yönlerimizin kuvvetlendirilmesidir belki. Belki de güçlü olabilmenin formülüdür. Aslında; prensipler, insanların hakkında ipuçları içerir. Tıpkı DNA’nın barındırdığı kodlar gibi.
Kanımca aşırı prensip sahibi insanların “duygusal olarak” zayıf taraflarının fazla olma ihtimali yüksektir. Çünkü insanın “korunma içgüdüsü” zayıf anlarında belirginleşir. Prensipler, sadece “duygusal güç” kazandırmaz insana. Kişi, prensipleri ile hem hayatını tanzim edebilir hem de geleceğe yönelik önemli kazanımlar elde edebilir isterse. Düzenli bir iş-aile yaşamı için prensipli olunması gerekir.
Prensipler; iş prensipleri, aile prensipleri, sosyal prensipler vb. gibi kısımlara ayrılabilir. Aslında bunlar farklı alanlar olsa da kenetlenmiş şekilde dengeli bir seyir izlemelidir hayatta.
İnsanlar, hayatlarında çarptıkça (kaza yapmış araçlar gibi) prensip sayıları da artmalıdır. Başka sefere de “prensip frenleri” ile nerede duracaklarını kestirebileceklerdir. Tecrübeli insanların prensipleri de fazla olmalıdır bir nevi.
Acaba; Amerikalı fizikçi Richard Feynman, “İlk prensip kendini kandırmamaktır. Çünkü en kolay kendinizi kandırırsınız.” ifadesi ile prensiplerin etkisizleşmesine mi dikkat çekmek istemiş? Sahip olduğumuz, “prensip gücünün” ilk düşmanı olmamamız için mi bizi uyarmış?