HAK İÇİN SEVMEK VE HAK İÇİN BİLMEK - Hatay Söz Gazetesi

HAK İÇİN SEVMEK VE HAK İÇİN BİLMEK

  • Yazar :Mehmet BİLGEHAN
  • Eklenme Tarihi :30.06.2022 07:22

Hak için sevmek ve Hak için bilmek, bütünü ihtiva eden bir sevgidir.

Bütünü ihtiva eden sevgi: Zerreden küreye, karıncadan deveye her şeyi kapsar.

Ancak, böyle bir sevgi Cenab-ı Hakk’ın Vedûd isminin tecelli ettiği bir sevgidir.

Vedûd, “sevmek, muhabbet etmek” anlamındaki “vüdd” kökünden türer ve vedûd: çok seven, çok sevilen demektir. Esmâ-i hüsnâ’dandır ve “sâlih kullarını çok seven ve onlar tarafından çok sevilen” demektir ki “karşılıklı sevgi” demektir.

“Vedûd” kelimesi, Kurân-ı Kerim’de Hud Sûresi ve Bürûc Sûresinde geçer:  Hud süresi 90. âyette, “Rabb'inizden bağışlanma dileyin. Sonra O'na tevbe edin! Rabb'imin, Rahmeti Kesintisiz'dir, Çok Seven'dir.” Büruz süresi 14. âyette ise: " O, Çok Bağışlayan'dır, Çok Seven'dir.”

Evet, açıkça gördüğümüz gibi karşılıklı bir sevgi; yani, Yaradan’dan yaratılana konulan aşk nüvesine nazaran yaratana olan bir sevgi…

Hak için sevmek ve Hak için bilmek için, insan kendi aslını bilmeli, aslıyla tanışmalıdır.

Hak için sevmek ve Hak için bilmek, ancak böyle bir sevgiyle mayalanabilir.

Bu da kişinin Allah’ı müşâhede, murâkabe, mücâhede etmesi ile mümkündür.

Aslında, mücâhede edilecek olan da müşâhede edilecek olan da insanın kendisidir.

İnsan, önce kendini müşâhede, mücâhede etmelidir.

İnsanın aslında tanışması gereken varlık, kedisi, kendi özündür.

Evet, bizi çok seven bir Hak var ve biz de O’nu sevilmeliyiz ki “vedûd” esması tecelli etsin!

Hak için sevmek ve Hak için bilmek için Allah’ı sevmeli ve daha öteye geçerek onun sevgisiyle zatında fani olmalıyız.

Unutma, “Fenâ olmayan sûret şâhına vâsıl olmaz.” Evet, yolun başında Hakkı sev, Allah’a bağlan ve Hak’ta yok ol! Yok ol ki işte o zaman; Hak için sevmek ve Hak için bilmek nedir anla! Evet, bu yolda görülecek, vuslat edilecek bir Allah’ımız var. Ancak unutmayalım; Hak için seveceğimiz ve Hak için bileceğimiz “Hak” makamına Muhammed (s.a.s.) sevgisiyle ve metoduyla varılabilir.

Yunus bu manada bize:

“Ol âlem fahri Muhammed nebîler serveridir.

 Ver salavât aşk ile ol günâhlar eridir.” der,

 “Âhir Muhammed nuru balkıdı içimizden.” diyerek de “Hak için sevecek” ve “Hak için bilecek” kişinin içinde Nur-ı Muhammed’in balkıması (parlaması) gerek!

Yine unutmayalım ki: Yaşadığımız bu âlem birlik içindedir, tevhit âlemidir. Bu tevhit âleminde “Hak için seven” ve “Hak için bilen” insan âdem’dir. Evet, “Âdem” olmak için tevhidi, birliği bilmek gerek.

Birliği, tevhidi inkâr eden kendini inkâr etmiş olur.

O halde, Hakk’ı insan olan bilir, Hakk’ı bilen de Hak için sever ve nihayet, Hak için bilir.

Yunus Emre bunun için iki reçete sunar: Sevgi ve aşk reçetesi.

İnsan, bunlarla insan olduğu gibi, toplumlar da bu iki kavramla yükselir, birlik ve dirliğe ulaşır.

Yunus’tan alacağımız, davasız sevgi ve kendini bilmektir. Kendini bilmek; Hak için sevmeye ve Hak için bilmeye ulaşmaktır. “Âdem” olan insan; aşk, sevgi ve bilgi yoluyla maddeden manaya ulaşabilir.

Ancak “âdem    olan insan: Varlığın sahibiyle tanışıp kime, nasıl hizmet etmesi gerektiğini bilebilir. Âdem olan insan: Varlığın Hak’tan gelip yine Hakk’a gitmek olduğunu kavrayabilir.

İnsan zulmetten nura, nefretten aşka gitmesini bilmeli…

Yunus’un bir ifadesinde dediği gibi:

 “İlim ilim bilmekdür ilim kendün bilmekdür

Sen kendüni bilmezsin ya nice okumakdur”

Evet, Yunus’un vurguladığı gibi, ilim: İnsanın kendini bilmesi ve kendi gerçekliğine ermesidir.

İnsan, tahsil ettiği ilmi tecrübe eder, elde ettiği bilgiyi yaşar, ahlaken olgunlaşır ve manen gelişirse âdem olur. Âdem olan da Hak için sever ve Hak için bilir!