Kamil Köseoğlu, arkadaşlarının kararsız ve lise yıllarını kafası karışmış bir şekilde geçirmeye çalıştığı bir yaşta, hiçbir kafa karışıklığı olmadan yüzdü ve futbol oynadı.
Onun hayatının odak noktasında bu iki spor yer aldı, ancak uzun yıllarda yüzme hayatında baskın geldiği için yüzme, tamamen hayatının odak noktası oldu.
Yorgun, tembel veya vücudu kırgın olduğu anlarda su ve havuz onun adını haykırıp onu kendine çağırdı.
Su ve havuz Köseoğlu’nu hep kendine doğru çekti, onu çağırdı; o da suya daldı ve kulaçlarıyla zamanla yarıştı.
Su ve havuz onun yaşamına pusulası kendi gibi olan çok güzel arkadaşlıklar ve dostluklar kazandırdı.
Su ve havuz Köseoğlu’na zamanını nasıl yöneteceğini ve başkalarıyla nasıl empatik ilişki kuracağını öğretti.
Su ve havuzda düzenli egzersiz yapmanın ona kazandırdığı disiplin anlayışı hayatının temel ilkelerinden biri oldu.
Katıldığı yarışmalarda zaman zaman kazanan zaman zaman da kaybeden olmakla hem kazanmayı hem de kaybetmeyi ve bu süreçleri en iyi şekilde yönetmeyi öğrendi.
Evet, en önemlisi su ve havuz sayesinde sahip olabileceği en iyi arkadaşlıklar ve dostluklar edindi.
Köseoğlu için “yüzmek hayattır.” diyebilirim. O, hayatının uzun bir döneminde yüzmek için yedi ve nefes aldı.
Yaşarken hep yüzmeyi hayal etti.
Su ve havuz hayatının büyük bir zamanını hâkimiyeti altına aldı.
1977 yılına kadar düzenli egzersiz yapan Köseoğlu, “Hatay Yüzme İhtisas Kulübü” adına yarışmalara katıldı.
Ancak 1977, 1980 yılları arasında nedense, yazlarda dâhil, su ve havuzdan uzak kaldı.
Köseoğlu 1977’den 1980 yıllarına kadar sudan, havuzdan ve dolaysıyla yüzmeden babasından ona geçen futbol sevgisi nedeniyle uzak kaldı.
İçinde sporcu ateşi onun yaşamını sürekli bir biçimde harladı.
Birden bire futbol merakı ve sevgisi bu yıllarda ağır bastı.
Bu nedenle, Antakya’nın “1. Amatör Küme” takımlarında şampiyon olan Kanatlı Spor, Kunduracı Esnaf Spor ve Yurt sporda yıllarca ter döktü ve hayatına şampiyonluklar kattı.
Bu şekilde geçen futbol serüveni arasında bir gün suyun ve havuzun sürekli olarak adını çağırmasına dayanamadı.
Köseoğlu için yüzerken edindiği arkadaşlıkların ayrı bir yeri ve önemi vardı.
Onlar her zaman Köseoğlu’nun hayatında en önemli insanlar olmuştur.
Aslında sporcu ruhuyla yüzen her sporcu için bu böyle; her gün birlikte sıkı antrenman yaptığınız ve sıkı oyunlarla takım ruhu edindiğiniz arkadaşlar arasında hissedilen bu yoğun bağı herkesin takdir edeceğini söyleyebiliriz.
Köseoğlu için yüzücüler kuşkusuz takım ruhuna sahip birbirlerini seven ve takdir eden sporculardı.
Bu nedenle, Köseoğlu hem takım arkadaşlarına duyduğu özlem hem de su ve havuza olan ilgisi nedeniyle 1980’li yıllarda bir gün kendini yeniden havuzda buldu.
Bu yıllarda yapılan “Çanakkale Maratonu” ilgisini celp etti.
Çanakkale de maraton yüzme onun için önemli bir hedefti ve bu maraton yarışlarını katılmak sevdasıyla tekrar suya daldı, artık yeniden havuzdaydı.
Köseoğlu için, yüzmede en iyi zamanı elde etme ve bir yarış kazanma fikri her zaman çekici gelmiştir.
Aslında, hangi yüzücü böyle düşünmez?
Her yüzücünün kalbini, zihnini ve bedenini uyum içinde çalıştırmak ve yüzerken en iyi zamanı elde etmektir.
Evet, Köseoğlu geldiği havuzda o gün kulağında duyduğu ses, havuzun dört duvarından değil, birçok yerden çınlıyordu ve Köseoğlu’nu çağırıyordu.
Köseoğlu, bir yıl boyunca disiplinli, durmadan zamanı iyi yöneterek ve hayatının diğer sorumluluklarını da aksatmadan çalıştı.
Bu çalışma onu hedefine adım adım yaklaştırdı ve 1981 Çanakkale Maratonu’nda 3., 1982 Çanakkale Maratonu’nda 2., nihayet 1983 Çanakkale Maratonu’nda 1. oldu.
Kamil Köseoğlu sonuçta hedefine varmanın onurunu ve mutluluğunu tattı.
Kamil Köseoğlu, zamanının hem spor hem de diğer görevlerini iyi yöneterek yaşamını sürdürürken bir gün yine Antakya’da o yılların hem jimnastik hem de yüzme dalında özellikle de kişiliği ile sevilen yüzücü büyüyü “Alptekin Özkucur (Allah gani gani rahmet eylesin)” ile karşılaştı.
Alptekin Özkucur, Antakyalıların “köprübaşı” tabir ettiği; Asi Nehri’ni karşıdan karşıya geçmeyi sağlayan köprünün üzerinde bir yerde, Köseoğlu’nu durdurdu: “Kamil, derhal kendini Yüzme İl Temsilciliği’ne hazırla, senden yüzme il temsilcisi olmanı istiyorum.” dedi.
Alptekin Özkucur’un o gün için onu teşvik eden şu sözleri dudaklarından döküldü: “Kamil, kendine güven ve inan; sen, Hatay’a büyük katkılar sağlayacaksın. Hemen git ve İl Müdürlüğü’ne bu konuda müracaat et, bak rica ediyorum!”.
Rahmetli Alptekin Özkucur’un teşviki, ricası ve güveniyle yaptığı müracaat neticesinde 1985- 1986 yıllarında “Yüzme İl Temsilciliği” yürüttü.
1986 Ankara “SESAM” da “1. Kademe Yüzme Antrenörlük” kurşununu bitirerek Yüzme antrenörü oldu.