İSAR BAŞKALARINI ALLAH İÇİN SEVMENİN EYLEMLE İFADESİDİR - Hatay Söz Gazetesi

İSAR BAŞKALARINI ALLAH İÇİN SEVMENİN EYLEMLE İFADESİDİR

  • Yazar :Mehmet BİLGEHAN
  • Eklenme Tarihi :08.07.2022 10:02

Bir arada yaşadığımız insanlar bir diğerinin aynasıdır. İnsan kendini başkasının aynasında anlamlandırır.

Birlikte yaşadığımız bu dünya insan hayatı yaşanabilir kılabildiği gibi, yaşanamaz da kılabilir.

Ancak, insan hayatın yaşanabilir olması için bir diğerine muhtaçtır.

Biz kendimizin fedakâr olduğumuzu ya da, bencil olduğumuzu ancak karşımızdakilerin meziyetleriyle anlayabiliriz.

Biz insanlar başkalarının varlığı sayesinde erdemleri fark ederek bu meziyetler karşıtından daha güzel deriz ve “Fedakârlık varken neden cimri olayım?” deriz.

Evet, insan yaşayabileceği kendi gerçekliğini, başkasının gerçekliğinde temaşa eder.

O halde, bir diğerinin, başkasının varlığı, başkasının hâl ve tavırları, karakteri bunu gözlemleyen bir bireyin her türlü gelişimi için önemlidir.

İnsan olarak bir diğerine muhtaçlığımız olduğu gibi, bir diğerinin de bize muhtaçlığı söz konusudur.

Bu nedenle, insanlar arasında birbirinden yardım alması ya da birbirine yardım etmesi kaçınılmazdır ve doğal  bir süreç olacaktır.

İnsanda insanla idealleşmenin formülleri yüce yaratıcımız Allah Teâla tarafından bize Kur’an’la gönderilmiştir.

Kur’an yoluyla bize ulaşan güzel kavramları imrenmek ve karşıtlarından kaçınmak önemli.

Kur’an da gözlemlediğimiz kavramlardan biri de îsâr dır ve isâr “Başkalarını Allah için sevmek, sevebilmektir.

Îsâr:  İnsanda insanla idealleşme noktasını bulmamızın formüllerinden biridir.

Îsâr gibi, infak, sadakat, takva, samimiyet, tevazu, cömertlik, fedakârlık ve daha nicesi aynı kalpte birleştiğinde, o kalbin sahibi, başkalarını Allah için sevmenin gayreti içine girer.

İyi bir insan, kendi meziyetini karşıtlığın aynasında kötülükten izleyebilir.

Kötü olmanın korkunçluğunu ve insana özgü olmayan bir nitelik olduğunu anlar.

Şimdi kendimizi bir sorguya alalım:

Ne zaman bir yetimin başını okşayıp avuçlarını avuçlarımıza alıp seven, ilgilen bir gözle bakarak empatik bir ilişki kurduk?

Ne zaman ağlayan bir çift göze mendil oldu ellerimiz?

Ne zaman korkudan sinen bir cana emin bir liman olduk?

Ne zaman korkudan titreyen, üşüyen titrek bir bedene sıcak bir güven bahçesi oldu kollarımız?

Ne zaman kardeşimize, eşimize dostumuza onu sevdiğimizi, büyükse saydığımızı söyledik?

Ne zaman, dara düşene bir insana teselli sunmak için dudaklarımızdan sözler döküldü?

Ne zaman iki damla yaş süzüldü gözlerimizden bir mazlumun çaresizliğine?

Ne zaman karnının açlığını hissettik sokakta garip garip dolaşan bir yabancının?

Ne zaman yüreklerimiz yandı, acısından, kederinden, çaresizliğinden yangın yerine dönen çaresizlere?

Evet, Biz, eşref-i mahlûk olarak yaratıldık, hilkatte eş…

Ahilik’ten bahsediyor ve dinde kardeşlikten söz ediyoruz.

Ne zaman bir ahî gibi cömertçe, îsâr ruhuyla bir kardeşimize yaklaştık?

Ne zaman fedakârca bir başkasının yaşadığı tehlikeye kalkan olduk?

Ne zaman dinimizde, İslâm’da asıl olan kavramlara dönüp baktık, dinimizin aslında infakı teşvik ettiğini anladık?

Ne zaman insanları maddenin ve maddi olanın esaretinden kurtarmayı hedefledik?

Ever, cömertlik kavramı İslam ahlak kaynaklarında; “cûd”, “sehâ” ve “îsâr” kavramları ifade edilmiş.

Cûd, elindekinin çoğunu vermek, infak etmek, verdiği kadarıyla başkaları için var olabilmektir.

Sehâ, elindekinin bir kısmını verip bir kısmını da kendine ayırma; kendini mutlu kılmaya çalışırken başkalarının da mutluluğunu düşünme, hatta başkalarının mutluluğunu önceleme yönelişidir.

Îsâr ise kendisi ihtiyaç içinde olduğu hâlde elindekini başkalarına vermek, onları kendine tercih etmektir.

Evet, şimdi yine kendimize soralım

Ne zaman İslam ahlakının temel ilkeleri arasında yer alan bu üç kavramı düşünerek başkalarını Allah için sevdik?

Evet, îsâr dediğimiz kavram, esasta başkalarını Allah için sevmenin eylemle ifadesidir.

Yani biz bir diğerini sevdiğimizde onu Allah için sevmiş oluruz.

Biz bir değeri, “Yaratandan ötürü sevmeliyiz ve ona îsâr ruhuyla yanaşmalıyız.”

Ali İmran süresi 92. Ayette buyrulduğu gibi:  “Sevdiğiniz şeylerden Allah yolunda harcamadıkça, iyiliğe asla erişemezsiniz. Her ne harcarsanız Allah onu bilir.”( Âl-i İmrân, 3/92.)