Kimlik insanın kim olduğuyla alakalı soruya verdiği cevaptır ve bu yüzden varoluşsal bir nitelik taşır.
Kimlik insanların anlam ve tecrübe kaynağıdır.
Toplumsal hayatın akışı sürecinde sahip olduğumuz roller, kimlikle irtibatlı iseler de, bunlar kimlik olarak değerlendirilemez. Millî kimlik ve bireysel kimlik birbirinden bağımsız değildir.
Bir bireyi ve bireyi inşa eden süreçlerin başında, bireysel farkındalık gelir. Her birey, içine doğduğu ve var olduğu toplumun değerlerini yaşayarak kendi kimliğini inşa eder. Ayrıca bireysel kimlik ile kolektif kimliğin birbirine karıştırılmaması gerekir. Milli kimlik, bireysel kimlikten bağımsız değildir ve içinde yaşanılan toplumun tarihi tecrübesiyle, kültürüyle, zaferleriyle, kayıpları ve millî travmalarıyla, umutlarıyla ve evrensel boyut taşıyan değerleriyle inşa edilir.
Millî kimlik, insanların varoluşsal tehdit hissettiği zaman daha güçlü algıladıkları ama bunun dışında güvenli ortamlarda, ilgilenmedikleri toplumsal bir olgudur.
Millî kimlik “öteki” üzerinden inşa edilmez.
Millî kimlik doğal olarak vardır ve toplum içinde doğal olarak inşa edilir.
Millî kimlik bir tehdit algılamışsa hisseden süreçte tehdit algısına bağlı olarak bir takım uyarı sistemleri devreye girmiştir. Millî kimlik taşıyan bireyler geleceklerine yönelik varoluşsal bir tehdit algılamışlardır.
Varoluşsal tehdit algısı, geleceğe dönük var olabilme azmini anlık zamanda canlı tutar.
Millî kimliğin inşasında etkili olan süreçleri belirleyen başta millî değerlerdir.
Kimlik varoluşsal bir nitelik taşır. Kimlik, toplum içinde inşa edilir. Millî kimlik dediğimizde çağrıştırdığı kimlik, Türk kimliğidir.
Türk kimliği Türk milletinin binlerce yıllık geçmişi ve bu süreçte ürettiği değerler ve inançlardır.
Türk kimliği, binlerce yıllık bir devlet geleneğinden, kültürden ve değerler sisteminden beslenerek inşa edilmiştir. Türklük tarihsel bir gerçekliktir. Türk kimliği dediğimizde insanlık tarihinin en köklü ve en soylu milletlerinden birinden bahsettiğimizi akıldan çıkarmamalıyız.
Türk kimliğini geçmişimizden, yaşadığımız çağda ürettiğimiz değerlerden ve tarihin başlangıcından beri sahip olduğumuz inançlardan soyutlayamayız.
Millî kimlik dediğimiz zaman Türk kimliğini, inancımızın esasını teşkil eden İslam’dan ayıramayız. İslam dini de Türk kimliğinin ayrılmaz bir parçasıdır. İslam, Hz. Muhammed’e gelen vahyin kurucu ilkelerinin ışığında, onun örnekliğinde oluşmuştur. Ancak Türk milletinin İslam’ı anlayış planında diğer milletlerde de olduğu gibi kendi kültürlerine ve değer sistemlerine bağlı olarak birtakım farklar ortaya çıkmıştır. Bu farklılıklara ve anlayış planına Türk’ün İslam anlayışı diyebiliriz.
Türk’ün İslam’ı anlayış planı akla İmam Azam Ebu Hanife’yi ve İmam Maturidi’yi getirir.
Türk milli kimliği dini boyutunu Ebu Hanife’nin amel-iman ayrımında ve Maturidi akılcılığında geliştirmiştir.
Bizim millî kimliğimizi belirleyen inanç esası Hanefi-Maturidi temellinde gelişmiş köklü devlet tecrübesiyle inşa edilmiştir. Bu nedenle, Türk kimliğinin olmazsa olmazı Türk’ün İslam akidesidir. Ayrıca, eski Türk inanç ve değerler sistemiyle İslam akidesi arasındaki benzerlik, İslam’ın Türk milleti algısında Türk’ün İslam anlayış planını benzerlik noktasında geliştirmiştir.
Ayrıca, Türk’ün İslam anlayışı İslam’ın en iyi anlaşıldığı plandır. Bu nedenle İslam’ın en iyi anlaşıldığı ve yaşandığı yer Türkiye’dir. Millî kimlik algısında bizim en büyük şansımız İslam’ın, Ebu Hanife’nin temsilcisi olduğu Ehl-i Rey çizgisindeki akılcılıktır. Millî kimliğin özünde olması gereken din-kimlik dengesi önemlidir ve asla bozulmamalıdır. Din-kimlik dengesini bozulduğunda milli kimlik de anlamını yitirir. Bu nedenle din-kimlik ilişkisi devlet dışında bir kuruma, özellikle de cemaatlere bırakılamaz. Ehl-i Re’y çizgisinden çıkarılan din-kimlik anlayışı milli kimlik için en büyük tehlikedir.
Cemaat anlayışı ile sorgulanan “Önce Türk müsün, Müslüman mısın?” algısı çarpık din anlayışlarının ortaya çıkmasına neden olur. Türk’ün din anlayışı ve algısı değiştirilirse milletimiz Türk millî kimlik bilincini yitirme tehlikesi ile karşı karşıya kalır. Türklük ve İslam birbirinin alternatifi değil, birbirinin ayrılmazıdır. Dinden bağımsız milli kimlik düşünemeyeceğimiz, ancak; mezhep, cemaat, tarikat ve benzeri oluşumlara göre de kimliğin belirlenmesi Türk kimliğinin ve milli kimliğin sağlıklı bir şekilde inşasına engel olacağından bunların da millî kimliğimizi etkilemesine müsaade edemeyiz!