Yaşamı sorgulamamın müsebbibi bir takım olayların yanı sıra müphem dolu bu yaşama bir anlam, bir gaye aramam kadar olağan bir durum olamazdı herhalde. Bazen yaşamın başkaları için ne ifade ettiğini bulursam sanki bende aradığım şeyi bulacakmışım gibi geliyordu. Sıradan gibi görünen bir yolculuk sırasında otobüste yanıma oturan herhangi birinin donuk yüz ifadesinde…
Bazen bir poliklinikte sıramı beklerken gözümde takılan, torunuyla beraber oturmuş yaşlı dedenin nasırlı ellerinde…
Parkta kendi hallerinde banklara oturmuş insanların sohbet edip çekirdek çitlerken ki o doğal hallerinde…
Saray Caddesi’nde geçen, güzel ve şık kadınların ayaklarında yamulmuş topuklu ayakkabılarına rağmen hala dim dik yürümeye direnen iradelerinde…
Bazende çarşıda dondurma isteyen çocuğuna çaktırmadan en ucuzunu alma çabasına girerek ‘ bu çocuklar da bir şeye doymuyor’ diyerek açıklama yapma gereği duyan annenin çaresizliğinde…
Suratlarında yaşamın izlerinin belirginleştiği ve bu izleri tül bir örtü ile dertlerinin üstünü örterek gizlemeye çalışan nice yaşamları sorgularken kendimi bulmanın, bu yaşamların içinde gizlenilmeye çalışılan binbir trajedi ve bu trajedilerin içinde gizli yaşama gücünün dirayetiyle nefes almanın ve bu dünyada var olmanın her şeye rağmen cezbedici tarafının galip geldiğini görmek içime garip bir umut vaat ediyor. Yaşamın izleri en çok kime sinmişse, en çok kim yalamışsa bu dünyanın tozunu toprağını, en çok orada buldum kendimi. Yaşam denilen bu yolculuğun içinde nasırlı ellerin, hırpalanmış kalplerin, merhametin olduğu yerde nasıl yeşerdiğine şahit oldum…
İnsan bu kadar zayıf ve basit bir varlıkken, bu dünyada var olma ve yokluk arasında çok ince bir çizginin üstünde, bu ince çizgiyi ilmik ilmik bir halata çevirebilecek güce sahip. Bir tarafı buraya ait değil iken bir tarafı bu dünyaya ve bu yaşama bir türlü gideremediği eksiklik hissine rağmen tuhaf bir biçimde karşı koyamıyor...
Her şeye rağmen yaşamak!
Her şeye rağmen nefes almak!
Her şeye rağmen insan olmak!..
“Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı,
Yetmişinde bile, meselâ, zeytin dikeceksin,
Hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil,
Ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için,
Yaşamak yani ağır bastığından.”
(NAZIM HİKMET)
“Yaşamak ağrısı asıldı boynuma
Oysa türkü tadında yaşamak isterdim…”
(AHMET KAYA)