Baharı beklerken tekrar kışı yaşamanın, alışılagelmiş her ne varsa, herkes gibi ters giden tüm olayların müteessiri içindeydim. Var oluşumu sorgularken eylemlerim doğrultusunda insan olma çabası içinde dönüştüğüm kişiydim artık! Kim olduğumla yüzleştiğimde olduğum ve olmak istediğim kişi arasında kalmaktan yorgun düşmüş, bir kelebeğin ömrü kadar kısa süren bir direnişin içinde kaybolmuşluğun ve kendini bulmuşluğun sancısıydı bu içinde bulunduğum.
Fazlasıyla insani bir sancı…Haksızlığa susmamak gerektiği bilinciyle, sesini çıkardığın an kimsenin duymadığı, boyun eğmişliğin sağır kabullenişiyle yüzleşmenin sancısı…
İyi ile kötü arasında geçen bir savaşın güçlünün kazandığını ve güçlünün kötülükten beslendiğini görmek kadar, insanların kendi çıkarları söz konusu olduğunda bir anda nasıl değiştiklerini görmek ve görmezden gelme arasında kalmanın sancısı…
Toy ruhumun bu sancılarla büyüdüğüne ve çoğu zaman sessizliğin hükmünün aslında ne kadar güçlü olduğuna şahit olmak tamda Mevlana’nın ‘Hamdım, piştim, yandım!’ dediği noktada halimden fazlasıyla memnun, dinginliğin serin suları içinde yüzmeyi öğrenmiştim. Ben artık olmam gereken kişiydim! Öğrendiklerimle, bana öğrettikleriniz, hayatı deneyimlediklerimle…
Ben en büyük değişimi yaşayıp, kendim olmak için verdiğim çaba, ödediğim bedellerle bendim…
Sende öyle…
Seçim senin!